5 Şubat 2018 Pazartesi

AY – AYNA – MİRAT – MIRROR

Eskiler sözün sonunda hep şunu derdi:

Emr-i bil maruf
Yehn-i anil münkir

(iyiliği emreyleyen / kötülüğü  yasaklayan)

Yaratan, Yüce Gök, Kutsal Işık, bizi, insanları böyle  eylesin anlamındadır.

Şair de bir başka söyler,

(…)

Kim bilir kimden umarız emr-i bil maruf
Kim bilir kimden umarız yehn-i anil münkir
Bize yalnız oğulları  asılmış bir kadının memeleri  itimat telkin eder.

(…)
(İsmet Özel )

***//***

Can, insandı, insana  Can diyoruz.
Canan ise,  “ can içinde  Can “ ‘ dır  bu yolda. Bir  sohbetimizde  söz  etmiştik.

Kalecikli Mir’ati Baba  vardır bir  de, 19. yüz yıl  sonlarında yaşamış bir  ulu ozan,  Can-an  onun nefesinde  başka bir  anlam kazanır.


Zincir kar eylemez bizlere  sofi
Bin can ile bir canana  bağlıyız
Okuduk anladık emr-i marufu
Hükmü bakii adil hana bağlıyız

Yârimizi  seçtik, ağyarımızdan
Kimse vakıf olmaz  esrarımızdan
Dönmeyiz Mir’ati ikrarımızdan
Hacı Bektaş, pir  sultana bağlıyız

                            Mir’ati

Emr-i maruf : iyiliği yayma
ağyar : yabancı , el
mirat : ayna

Hep sırlar gizlidir, kim vakıf olabilir  bu esrara , mirat neyi yansıtır, ışığı mı, aşk-ı sırrı mı ,miratı tutunca yüzüne kaç kişi  görebilir  kendi ağyarını, ağyar kim, emr-i maruf varsa, yehn-i münkir  de  vardır.

Yehn-i münkir : kötülüğü yasaklama

 ***//***

Ayna, kelimesinin de “ay” ile ilgisi  var.

Eski  çağ, Hitit – Frig    figürlerinde, buluntularda  bronzdan yapılma aynalar göze çarpar. O aynalar  “ayın” somutlaşmış halidir aslında.

Bir de eski çağ kültürlerinden Hitit – Sümer, oradan Roma ve tek tanrılı dinlere, islamiyete, oradan Alevi – Bektaşi inancına geçen “ay ve gün” kültü, tapınımı vardır.

Ay Ali’dir, gün Muhammed.

Tevhid, birleştirme, bir etme demektir. Ali ile Muhammed , gün ve ayın birleşmesi  anlatılır, sembolize edilir. 

Alevi tevhidleri  çok etkileyicidir ve Sabahat  AKKİRAZ  çok içten ve duygulu  söyler.

Buradaki “ay ve gün” sembolü Sümer’den gelir.

Roma düne kadar bayrağında  ay ve yıldız taşıyordu.

Osmanlı ve sonra Türkiye Cumhuriyet’ i  “ay ve günü” Doğu  Roma’ dan alıp bayraklaştırdı.

Gün aslında burada “yıldızdır”, ay ise “güneş”, ışığı veren.

***//***

Aynaya, “aya” bakacak gücümüz var mı?

Aynaya bakınca kendimizi mi görürüz?  Korkmadan bakabilen ne görür ay-nada?

Bir de “tuttum aynayı yüzüme, Ali göründü gözüme”, diye özetlenen bir Alevi felsefesi vardır.

Burada, görünen Ali değildir elbette, aynayı yüzüne tutabilmektir mesele.

Anadolu  köylüsü  ta Sümer’ den bu yana bu sorunun  yanıtını  arar, tarım ve ormancılık  işin en kolay çözülmüş sorunudur.

***//*** 

Osmanlı 16.  Yüz yıla kadar aslında Anadolu’nun yerli halkı olan, günümüze kadar pagan inanç unsurlarını taşıyan şimdi Alevi dediğimiz, “Alevilere”, “Işık Taifesi”, diyor,  aynı anlama  gelmek  üzere, alevi  birisine  “ışık”, diyor.

***//***

Bir de insanların çocuklarına  neden  “ışık”  adını  verdiğini  hep  merak ederdim, anlıyorum.

***//***

Bir de fırtınalı yıllardan, bizim devrimci gençlerimizden Ömer AYNA vardı, bir insanın soyadının neden ayna olduğunu merak ederdim.

Mirati  Baba’ yı   okuyunca,  soru  sormanın  ne kadar  anlamsız  olduğunu  anladım.

Mirat, ayna demek.

Ayna ay  demek.

Ay ışık demek.

Alevi  yoluna  kadar  gelen ta  Hititlerden  bu yana  ana tanrıçaların  “Arinna, 

Kubaba, Kibele,  Artemis, Diana” elinde  tuttuğu  “ayna”  figürlü  heykelcikleri  çok ünlüdür.

Elde tutulan aslında “ay, aslında ışıktır”.

Mirror bunca sözü yansıtabilir mi acaba?  

Madem ki “ay-na” dedik, son sözü Aziz Nesin söylesin bir şiirinde.

AYNANDA KALACAKSIN

Boşuna uğraşıyoruz gizlemek için
Bir zaman gizlesek de
Gün gelir gizlenemez
Açık gözlerime bakarlar o gün


Muhabbetle,

Aşk illa ki,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder