Bu ilkokul şarkısının hem melodisi hem de sözleri sadece
küçükleri değil, belki de hayatında hiç köy görmemiş büyükleri de
duygulandırır, insanı bir pastoral dünyaya götürürdü.
…/…
Sonraları öğrendik Bedrettin TUNCEL’ i.
Onun DTCF Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde büyük
ustalardan Talip ÖZKAN’ ın da hocası olduğunu.
Talip ÖZKAN’ ın da devlerden bir dev Hayri DEV’ i, bir başka
ustayı, dünya müzik tarihine kazandırdığını.
Sonraları öğrendik yine Bedrettin TUNCEL’ in vefatından
sonra onun adına yazılan mektuplardan oluşan bir seçkinin “BEDRETTİN TUNCEL’ MEKTUPLAR” (*)
olarak yayınlandığını.
Okuyunca daha bir duygulandık o bizim hala kulaklarımızda
cıvıldayan ilkokul şarkımızın sözlerini bir şiir olarak yazan Ahmet
Kutsi TECER’ in de Bedrettin TUNCEL’ e bir mektup yazdığını.
Biz şarkıyı söylerken ve hala duygulanırken, şair Ahmet
Kutsi TECER yazdığı mektubunda o ünlü şarkının şiirinde geçen köyünden söz ederken
öyle duygulu şeyler anlatır ki.
Şiirde adı geçen köy, ERZİNCAN-KEMALİYE- Apçağa Köyü Ahmet
Kutsi TECER’ in köyüdür.
ORADA
BİR KÖY VAR UZAKTA: APÇAĞA KÖYÜ
(…)
AHMET
KUTSİ TECER’ DEN
Kemaliye,
17 Haziran 1941
Bedri’
ciğim, iki gündür sıcaktan baygın bir haldeyim. Daha evvel de hayranlıktan
kendimi alamayacak bir halde idim. Çocukluğumdan beri hayalimde yaşattığım yere
ayak bastığım andan itibaren artık benim, şahsımın olan, babamın, dedemim
hatıralarını yaşıyorum. Apçağa’ ya kendi köyüme gittim… Şimdi yıkılmış, başka
ellere geçmiş olan dedemin, babamın evinin yerinde, aile mezarlığında, köyün
güzel mevkilerinde gezdim. Sağ bulduğum akrabalarımın, ihtiyar bir halanın,
köylü amcazadelerimin muhabbetlerine kavuştum. Kazanın en büyük köyü olmakla
beraber kasabaya bakan bir meylin yüksekliğinde ve kazaya bir saat yerdedir.
Bütün bu havali gibi, fakat bilhassa, gümrah, yeşil bir hazinenin bekçisidir.
Fırat eteklerinden geçiyor. Taşın altından bir su kaynıyor. Bütün bu su ve yeşili
yalçın taşların semaya doğru uzanmış kasesi içinde dağ tanrılarının sofrasına
konuşmuş bir adak zannediyorum. Öyle bir adak ki, gurbet ve hasret için
yapılmış gibidir. Kayadan kayaya akseden türkülerindeki melal de hep budur…
Eğin’
de bizim Fıratlı’ nın (**) evinde kalıyorum. Bir roman için epey malzeme
topladım. Daha birkaç gün buradayım. Sana
gene yazarım. Annenin ellerinden öperim. Nimet hanımefendiye hürmetlerimi
sunarım. Kardeşlerine, Namıl Beylere selam ve saygılar.
Gözlerinden
öperim.
(*) Bedrettin
Tuncel’ e Mektuplar-Hazırlayan: Alpay KABAÇALI – YKB
(**)
Edebiyat öğretmeni Halil Vedat Fıratlı![]() |
A.K. TECER |
![]() |
Apçağa Köyü – Eğin |
İnsan
yerleşimleri hep köylerde başladı.
Hepimizi
besleyen kök köy-kır köküdür.
Köklerimiz
yavaş yavaş kuruyor, ama bizim dışımızda da kurutuyorlar köklerimizi.
Boşalan
ve boşaltılan köyler, artık solup giden yüzler, artık dağlarını yaban otların
bürüdüğü, sularının bile öksüz aktığı köyler var Anadolu’ da.
Bir
tarafta yoksulluktan ve inançlarından ve ten renklerinden dolayı dışlanmış
köylülerin yaşadığı köyler varken, diğer yanda aydınlık yüzlü insanların
yaşadığı ve insana umut veren köyler var.
ORADA BİR KÖY VAR UZAKTA: KIRIK SOKU KÖYÜ
Bir
Yurt Gezimizde uğradık bu köye. Yoksulluğun içinde, inançlarından ve ten
renklerinden dolayı iki kat, üç kat yok sayılanların köyü idi Kırık Soku Köyü. Aynı
Kırık Soku Köyü ustalar ustası Muharrem ERTAŞ’ ın kendi yurdu Kırşehir’den
kalkıp yanında iki öksüz çocuk Neşat ERTAŞ ve Necati ERTAŞ ile gelip yerleştiği
ve Muharrem Usta’ ya yer yurt olan, başını sokacak bir hane olan köydür.
Var
olsun Kırık Soku Köyü’nün Muharrem ERTAŞ Usta’yı bağrına basan insanlarına.
![]() |
Kırık Soku Köyü – Yozgat
|
![]() |
Muharrem Ertaş |
…/…
Bazı
insanlar şehirleri ile değil, köyleri ile anılır.
Bazı
köyler şehirlerden daha çok konuşulur.
Bazı
köylerin içinde öyle isimsiz ustalar vardır ki, yaktıkları türküler, icat
ettikleri oyunlar ülke sınırlarını bile aşıp, ta gider Fransa üniversitelerinde
tez olup sunulur.
ORADA BİR KÖY VAR UZAKTA: MASIT – Gökçeyaka Köyü
Hayri
DEV, ismi ile müsemma veya ismi cismi bir olan DEV gibi bir cüsseye sahip olan
bir insan olmasının yanında doğup, şekillendiği MASIT-GİRENİZ Bölgesi’nin bütün
seslerini, bütün figürlerini kendinde toplar ve bir senteze varır.
Birgül
Kız bahanedir Hayri DEV için.
Bütün
derdi Çam Kavalı’ yladır.
Çam
Kavalı’ nın tek yaratıcısı ve icracıdır ve UNESCO tarafından YAŞAYAN
İNSAN HAZİNESİ olarak ilan edilmiştir. Koca Usta Hayri DEV
orada, uzakta bir köyde doğdu, orada yaşadı ve orada yatıyor.
Koca Usta’nın oğulları Bayram
DEV ve Zafer DEV köylerin, orada uzakta duran köylerini, yurtlarını
terk etmiyorlar.![]() |
Hayri Dev |
![]() |
Masıt – Gökçeyakae |
…/…
Ağıtlar hiç bitmez bu topraklarda.
Hep savaşlar vardır, hep kıran, hep kırım.
Hep kadınlarımız yakar ağıtlarımızı, geriye sadece onlar
kalmıştır çünkü.
1939
Erzincan Depremi.
26-27 Aralık, zemherinin tam ortası, yıl 1939.
Kıyamet koptu Kelkit Havzası boyunca, her taraf yerle bir
oldu.
Yardımlar ulaşamadı, haber alınamadı, ölenlerin çoğu
donarak öldüler.
İmranlı’da Zazaca, Reşadiye’ de Türkçe ağıt tufan kırılıp
gitti.
Bu nasıl iştir, duyan işiten hiç oldu mu?
ORADA
BİR KÖY VAR UZAKTA: HASANŞEYH KÖYÜ
Hasanşeyh Köyü TOKAT-REŞADİYE ilçesine bağlı güzel
bir köydür.
Bu köyden bir güzel insan vardır, Reşadiye’nin belediye
başkanı, Reşadiye’nin Can’ı Tahir
Bey. Deprem gecesi onun için de son gece olur bu dünyada.
Ağıtlar onun için yakılır. Bir kadınımız yakar yine
ağıtını. “Tahir Bey’ in Ağıdı,” diye hala okunur cemlerden önce,
musahipler arasında, diğer adı Reşadiye Irmağı’dır bu ağıtın.
Reşadiye
Irmağı
Geliyor taşa taşa
Vali bize bakmadı
Sen yetiş İsmet Paşa
Geliyor taşa taşa
Vali bize bakmadı
Sen yetiş İsmet Paşa
![]() |
1939 Depremi-Erzincan |
![]() |
Hasanşeyh Köyü-Reşadiye |
Tokat ve yöresi türküler, folklorik kaynak bakımından çok
zengindir.
Farklı inançtan insanların, Zile gibi bir hazinenin,
Yeşilırmak gibi bir bereketin, Maşat Höyük gibi bir tarihin üzerinde yaşar
Tokat.
Ağıtları kadar kıvrak oyun havaları da vardır.
Tokatlı değilseniz veya özel merakınız yoksa dinleyince
sizi hemen ve kıpır kıpır oynatacak bir türkü de TOKAT– REŞADİYE-TİNYABA Köyü
kaynaklıdır.
ORADA
BİR KÖY VAR UZAKTA: TİNYABA
Yeni adı her ne kadar ÇEVRECİK olsa da yine Tokat’ tan,
yine Reşadiye’ den bir güzel köydür, güzel insanların yaşadığı.
Aradaki dağın hemen ardında TAHİR BEY’ in TÜRKÜSÜ ağıt
olarak söylenirken, dağın bu yamacında Şemsi Kıza dizilen bir oyun havasını
söyler Tinyabalı delikanlılar gece gündüz.
Tinyaba’
ya vardın mı?
Şemsi
kızı gördün mü?
Şemsi
de kızı görünce
Saçlarını
ördün mü?![]() |
Tinyaba
- Çevrecik
|
Bu topraklara geldiklerinde artık sonsuza kadar bu ülkede
yaşayacaklarına inanıyorlardı.
Çünkü onlar savaşsız bir dünya düşleri ile silahlara veda
etmişler, Çar’ın ordusuna katılmayı reddedip silahlarını topluca bir yığın
yaparak yakmışlar ve Çar’ ın hışmından Anadolu’ ya gönüllü sürgün gelmişlerdi.
Onları MALAKANLAR olarak bildik, öyle
tanıdık.
Onlardan o kadar çok şey öğrendik ki.
Başka bir Yurt Gezimizde solan renkler gibi, solan bahçeler
gibi hala duran, ama öğretmen ANNA ve öğrencisi FİDAN’ ın artık seslerinin
işitilmediği bir köye, eski bir Malakan Köyü’ ne yeni adı Sulakyurt olan ARDAHAN’
a bağlı SARZEP Köyü’ne.
ORADA BİR KÖY VAR UZAKTA: SARZEP
(…)
SARZEP Köyü
eski bir Malakan Köyüdür.
Bununla birlikte köyde sadece Malakanlar yaşamıyor.
Ama Malakanların bölgeye ilk geldiklerinde yerleştikleri bu
köy civar köylerden, onların kültürlerinden, günlük hayatlarından çok farklıydı.
Kendilerine ait Malakan okulu var.
Evlerinde piyano var.
Peynircilikten, ev gereçleri yapımına kadar her şeyi
kendileri yapıyor.
Köyde hekimleri var.
Geldiklerinde Rumların işlettiği değirmenlerin daha iyisini
onlar işletmeye başlıyor.
Kısaca, komşu Değirmen Köy’ de beyliğini ilan etmiş
Zulümkar Celil Bey her seferinde SARZEP’
ten geçerken için için bu köyü ve köyde yaşayan Malakanları kıskanıyor.
SARZEP
MALAKAN İLKOKULUKöyde yaşayan Türkler çocuklarını köyde bulunan diğer milletlerin, Rum ve Ermenilerin okuluna değil, Malakan okuluna vermeyi tercih ediyorlar.
![]() |
Sarzep İlkokulu – Fidan kız yok |
![]() |
Solup giden güzel insanlar-Malakanlar |
Bugün artık köylerde öğrenci olmadığından ve olan öğrenci
taşımalı sistemle merkezi yerlere veya ilçeye taşındığından SARZEP okulu da
kendi haline terk edilmiş durumda yazık ki.
Oysa biz daha FİDAN kızın bu okuldan mezun
olduğunu görecektik.
(…)
Bu topraklara bu kadar zenginlik katan Malakanlar varsa,
başka bir yurt köşesinde, Sarzep’ ten çok uzak bir yurt köşesinde bu topraklara
başka bir zenginliği, akıl ve yürek zenginliği katan insanlar da var demektir.
Fakir
BAYKURT Köy Enstitülü öğretmen yazarlarımızdandır.
Mücadele insanıdır.
Onun Boşnak güzelliği BURDUR-YEŞİŞOVA-AKÇA Köy’ de hala
ışıl ışıl yanmaktadır.
Akça Köy’ e giderseniz, Türkiye gündeminin çok ilerisinde
konuşan insanlarla tanışırsınız.
ORADA
BİR KÖY VAR UZAKTA: AKÇA KÖY
1960’lı yıllar.
Sağlık Bakanlığı köylere doğum kontrolü ile ilgili gezici
ekipler gönderiyor.
Akça Köy’ e gelen bir ekip daha sonra geldiklerinde köy
kahvesinde gösterilmek üzere bir eğitim filmi getiriyor. Film gösterilmeden
önce Sağlık Bakanlığı ekibi Akça Köylülerle biraz sohbet ediyor. Köylülere
kimin kaç çocuğu olduğu soruluyor.
Köylülerin büyük çoğunluğu “birer” çocuğu olduğunu
söyleyince bakanlık ekibi şaşırıyor ve ardından “bu filmi sizin izlemenize
gerek yok,” diyor ve köyden ayrılıyor.
“Kaplumbağalar Fakir BAYKURT’ un
romanında kaldı belki, ama Akça Köy lavanta kokuyor, Fakir BAYKURT’ un ektiği
tohumlar Akça Köylü bir güzel insan tarafından umuda dönüştü, “Lavanta Umudu.”
![]() |
Akça Köy |
![]() |
Fakir Baykurt |
![]() |
Akça Köy lavantaları |
ORADA
BİR KÖY VAR UZAKTA: BAHADIN
Başka bir umudumuz ta 1965 seçimlerine kadar gider.
Köy Enstitülü başka bir öğretmen yazarımız, güzel ,insan Yusuf
Ziya BAHADINLI 1960’lı yılların karanlığında ve koyu siyasi
çekişmelerinin yaşandığı biz zamanda Sorgun’ dan bir jeep kiralar .
Bir kendisi vardır jeepte bir de sadece ona şoförlük yapan
birisi.
Yusuf Ziya BAHADINLI yazdığı yazılardan, romanlardan zaten
iğnelenen birisidir, bir de bunun yanında taşıdığı Alevi kimliği vardır.
Bütün bunlara aldırmaz Yusuf Ziya BAHADINLI.
Yanındaki şöförün kullandığı jeep ile Yozgat’ ın hiç
istisnasız bütün köylerini dolaşır.
1965 seçim sonuçları açıklanır.Yusuf Ziya BAHADINLI Türkiye İşçi Partisi Yozgat milletvekili olarak meclise girer.
Başka bir Yurt Gezimizde yolumuz Yusuf Ziya Bey gibi hepsi
aydınlık yüzlü insanların yaşadığı Bahadın Köyü’ ne düştü.
Yusuf Ziya BAHADINLI ileri yaşına rağmen pırıltılı bir zeka
ve aydınlık bir bakışla dergilerde sürdürüyor mücadelesini.![]() |
Bahadın Uluslararası Kültür Festivali köy korteji
|
![]() |
Yusuf Ziya BAHADINLI |
…/…
Saymakla
bitmez köylerimiz var orada, bizi bekleyen, “o köy de bizim köy”
diyebileceğimiz.
Ama
bir köy var ki ve o köyde doğup büyümüş, sadece ilkokulu okuyabilmiş sinema
oyunculuğu yapmış, yönetmenlik yapmış,
yapımcılık yapmış ve çok ama çok sefil bir hayatını başından sonuna kadar BİR
AVUÇ BULGUR adlı kitabında yazmış Hidayet PELİT hem kendi köyünü hem
de komşu köyü anlatırken, hiç de farkında olmadan, aslında bu topraklarda da saklı
bir masalın Bremen’ de “Bremen Mızıkacılar” olarak
söylendiğini anlatır bize, ama ne Bremen’i bilir Hidayet PELİT ne de duymuştur mızıkacıları.
Bize
başka antropolojik bilgiler de verir Hidayet PELİT kitabının “Melesün’ de
Yılbaşı” bölümünde. Köyün gençlerinin yılbaşı gecesi rakı yerine turşu suyu ile
sarhoş olduklarını anlatır mesela.
ORADA BİR KÖY VAR UZAKTA: MELESÜN
Yeni
adı Cevizli
olan SİVAS-KOYULHİSAR
İlçesi’ ne bağlı MELESÜN Köyü’nde tıpkı babası gibi daha çocukluğundan
kabına sığmayan birisi yaşar: Hidayet PELİT.
![]() |
Melesün Köyü |
![]() |
Sineme oyuncusu Hidayet PELİT |
![]() |
Yönetmen Hidayet PELİT
|
(…)
Melesün’ de Yılbaşı
Yılbaşı gecesi,
köy odasında toplanan gençler, rakı niyetine turşu suyu içerler ve kafayı
bulurlar. Yılbaşı (saya) gecesini her yıl yaparlar.
Saya gecesinde
evlerden yiyecek temin edecek olanlar üç gruba ayrılır.1.nci grup; iki veya üç
kişidir. Ellerinde sekiz on çan kelek alırlar. 2.nci grup: ayı, at, horoz,
tilki, kurt, köpek ve koç kılığına girerler.
(…)
Ayı, ev sahibine
oynayarak ve hünerini gösterirken evde bulunanlara ayı gibi sesler çıkararak
saldırır, horoz, horoz gibi öterek ev sahiplerini gagalar, at at gibi
kişneyerek evdekilere çifte atar. Köpek, köpek gibi havlayarak ev sahibine
saldırır, evdekiler de ellerine almış oldukları sopalarla onlardan korunmaya
çalışır.
(…) Hidayet PELİT-Bir Avuç
Bulgur-Kişisel dağıtım
Hidayet
PELİT farkında olmadan benim bugüne kadar başka hiçbir yazılı kaynakta
okumadığım bir önemli bilgi daha verir bize.
(…)
Cörgü Köyü’nde ise
saya on iki Şubat’ta yapılır.
(…) Hidayet PELİT-Bir Avuç
Bulgur-Kişisel dağıtım
Bu
sıradan gibi, çok yöresel gibi gelen kısacık bilgi aslında ne kadar büyük bir
geçmişi barındırıyor içinde.
Kendi
köyleri Melesün’ de yılbaşı, yani saya gecesi 31 Aralık’ ta yapılırken, komşu
köy Cörgü’ de yılbaşı, yani saya gecesi neden 12 Şubat’ ta yapılır?
Bunun
tek bir açıklaması vardır.
Melesün
köylülerinin yaşadığı köy çok eski uygarlıkların gelip geçmiş olduğu kadim bir
Anadolu köyüdür ve yılbaşı geleneğini Roma-Bizans geleneğinden almaktadır.
Bu
nedenle Miladi takvim kullanıyorlar ve yılbaşı 1 Ocak’ tır.
Komşu
köy Cörgü halkı ise oraya Orta Asya’dan gelen Türklerin kurmuş olduğu bir
köydür. Cörgü köylüleri halen Çinlilerin kullandığı ve Türklerin ise Anadolu’
ya geldikleri zamana kadar kullandıkları “hayvan takvimi” kullanıyorlar.
Cörgü
köylüleri farkında olmadan, yılbaşı, yani saya gecesini 12 Şubat’ ta kutlarken
aslında, hayvan takvimi kullanıyorlar, Çin yılbaşını takip etmiş oluyorlar.
Oysa
iki köyün arası yürüme mesafesi olarak ancak bir saattir, bu gelenek bozulmadan
nasıl bugüne kadar gelebiliyor?
…/…
Orada
başka köyler de var Anadolu’da.
KAYSERİ-TALAS- köylerine giderseniz, askerliğini sıhhiye eri
olarak yapmış ve köyünde “tohtur” olmuş Tohtur Salih TOKGÖZ ile Amerikalı Dr. Warren
H.WİNKLER’ in yoksul ve çaresiz köylülere yaz kış demeden nasıl şifa
dağıttığını duyarsınız hala.
İki Doktor Bir Yolculuk – Dr. Warren H. WINKLER- YKB
…/…
Orada başka köyler de var Anadolu’ da.
Yazarımız, dostumuz Arif IRGAÇ’ ın köyü var GİRESUN-ŞEBİNKARAHİSAR-Alişar
Köyü. Sizi içine alır, kavrar, Şebin kültürünü hissedersiniz. Ara GÜLER’ i
görürsünüz.
…/…
SİVAS-İMRANLI-Kapıkaya Köyü ise başka bir yazar
dostumuzun, kardeşimizin, Serdal KARAKUŞ’ un köyüdür, orada
duruyor. Koçgiri kültürü, halayları, sesleri orada duruyor.
…/…
Dinek Köyü de orada, İncesu
Köyü de.
…/…
Baş eğmeyen efelerin yaşadığı, Kerimoğlu
Eyüp’ ün köyü de orada duruyor.
MUĞLA-Pisi Köyü civarındaki
Karadağların sandal ağacını ta yüreğimize dokunarak anlatmıştı bize başka bir
yazar dostumuz Hüseyin İlker ALTINSOY.
…/…
ESAS HADİSE O KİRAZ AĞAÇLARI
Şair diyor ya, “gezmesek de tozmasak da” öyle
köyler var ki, isimleri de cisimleri de silindi haritalardan.
Ama yine de gider kökleri orada olan insanlar o
köylere.
O ismi cismi haritada bile olmayan insanlar o
köylere neden giderler peki?
Mihri BELLİ anlatır, Yunanistan
İç Savaşı’nda Türk vatandaşı olarak partizanların safında yer aldı. Ona
“kapiten” , yüzbaşı anlamında, komutan anlamında “kaptan”, dediler iç savaşta.
Mihri BELLİ çok uzaklardaki “oradaki çok uzak
bir köyü” yazdı, ismi ve cismi artık haritada olmayan bir köyü ve o köyün
“kiraz ağacını.”
(…)
Diyarbakır’da
bir aile köyünü terk etmek zorunda kalıyor. Aileden yaşlı bir adam var, arada
bir ortadan kayboluyor. Nereye gittiğini kimse bilmiyor. Meğer yüzlerce
kilometre aşıp köyüne gidermiş. Kiraz ağaçları varmış köyünde, onların bakımsız
kalmasına gönlü razı değilmiş. Gerekeni yapar, geri gelirmiş. Bu olay bile tek
başına bana çok anlamlı geliyor. Kiraz ağaçlarının bakımı için orada askerin
kontrolündeki araziye geçiyor, gerillanın arazisini geçiyor, ölümü göze alıyor,
bakımı yapıyor ve geri dönüyor. Bu da Türkiye işte. İşte esas hadise o kiraz
ağaçları.
(…) Mihri BELLİ-Esas Hadise
O Kiraz Ağaçları- Çivi Yazıları
Bir köyünüzün olması gerekmiyor.
Bir kökünüz olsun.Bir kökünüzün olması sizin “aidiyet “duygunuzla ilgilidir.
Bir aidiyetiniz olsun.
Şairin şiirini yeniden okuyun.
Gezmesek de, tozmasak da, demeyin, o köyü
gezin.
Yatmasak da, kalkmasak da, demeyin, o evde
yatın.Duymasak da, tınmasak da, demeyin o sesi duyun.
İnmesek de, çıkmasak da, demeyin, o dağa çıkın.
O yola varın ve dönmeyin.
Esas hadise o kiraz ağaçlarıdır.
Recep Babayiğit
14/12/2018