Bazı
insanlar yaptıkları ile anılır.
Bazı
insanlar fiziksel özellikleri ile.
Bazı
insanları anlamak kolay değildir.
Keş
Ahmet de anlaşılmaz insanlardandır.
04 Kasım,
2016
Pazar
İki
sene önce Haziran ayında yapmış olduğumuz ANADOLU PETROGLİFLERİ
Yurt
Gezimizde Çavdarhisar’a uğradığımızda, AIZANOI antik kentini gezmiş, Zeus
Tapınağı’nın duvarlarındaki kaya resimlerini görmüş ve sonra da antik kenti sel
baskınlarından korumak için Romalıların tam iki bin yıl önce yaptıkları ve hala
dimdik ayakta duran Roma Barajı’na doğru yürürken, nereden ve ne zaman
karşımıza çıktığını anlamadığımız bir adam çıkmıştı karşımıza.
Bindiği
mobilet ile bahçelerin arasından bize doğru geliyordu.
Aracımızı
durdurdu ve nereye gittiğimizi sordu.
Roma
Barajı’na doğru, dedim.
Abi
o yol çamurlu, bu araçla gidemezsiniz, deyince, ardında hemen sormuştum, nasıl
gideriz?
-Ben
sizi götüreyim.
Biz
adamın bizi mobiletle takip edeceğini düşünürken, adam mobiletini bahçe
kıyısına bırakmış ve aracımıza binmişti. Mobilet
ne olacak, diye soracak olduk, bir şey olmaz, derken yüzündeki gülümseme güvene
dönüşüyordu.
Birlikte
Gediz yoluna çıktık. Bir
süre sonra yolun sağına ayrılan ve DSİ ÇAVDARHİSAR BARAJI yazan levhadan içeri
girdik.
Bizim
planımız sadece Roma Barajı’nı görmekti. Ama
adam bize DSİ’nin 1970’li yıllarda, Deniz Baykal’ın Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı olduğu dönemde ve yine aynı amaçla, yani sel baskınlarını önlemek
amacıyla yaptırdığı gövdesi beton dolgu modern barajı da göstermek istiyordu.
Doğrusu
bu durum bizi de meraklandırmıştı. Ama
DSİ barajına vardığımızda gördüğümüz manzara içler acısıydı.
Baraj
için yapılmış olan tesisler, rekreasyon alanları, yönetim binaları hepsi harap
durumdaydı.
Üstelik
DSİ barajı yapılışının üzerinden daha bir yıl geçmeden gövdesindeki çatlaktan
sızıntı yaptığı için barajın tuttuğu suyun tamamı boşaltılmıştı.
Oysa
Roma Barajı – Sel Kapanı sapasağlam ayakta duruyor ve hala aynı işlevi, sel
önleme işlevini görüyordu.Roma
Barajı’nın üzeri atlı arabaların geçebileceği kadar geniş ve taş döşeli olarak
yapılmıştı.
 |
Roma Barajı-Sel Kapanı – AIZANOI - Çavdarhisar
|
Rehberimizle
yürüyüşümüze bu modern barajdan, DSİ barajından başlayıp ve bütün antik kenti
yürüyerek gezmiş, Zeus Tapınağı’nda Gomidas’ ı, 



anfi
tiyatroda Hisarlı Ahmet’i dinlemiş, stadyumda
ise olimpik sprint koşular yapmıştık.
 |
Anfi
tiyatroda Hisarlı Ahmet’ten söylüyoruz
|
 |
Belki
de binlerce yıl sonra ilk defa yapılan olimpik bir koşu |
Akşamüzeri
karnımız acıktığında, adam bizi Çavdarhisar’ da bir lokantaya götürmüştü. Yemekler
yendi. Hesap ödemeye giderken, adamın bizim hepimizin hesabını ödemek istediğini
fark ettim.
Oysa biz adama bize katkılarından dolayı karınca
kararınca biraz yardım edelim, derken, adamın bizim yemek paralarımızı da
ödemek istemesi üzerine, adama para teklif etmenin ayıp olacağını düşünmüş, bu
niyetimizden vazgeçmiştik. Lokantada bir veda konuşması yapıp, yeni dostumuzu alkışlayıp
lokantadan ayrılmıştık.
 |
Yemek sonrası veda konuşması
|
Ayrılırken
adam bize bir daha geldiğimizde kendisini kime sorsak tanıyacaklarını, “Keş
Ahmet” diye sorarsan hemen göstereceklerini söylediğinde, nasıl bir insan bu
Keş Ahmet, diyerek adamı zihnimizin değil sadece yüreğimizin de bir köşesine
yazmış oluyorduk.
23 Kasım,
2018
Cuma
Necati
Cumalı adına yapacağımız AY BÜYÜRKEN UYUYAMAM – DOLUNAYDA ANTİK
ZAMANLAR Yurt Gezimiz için Çavdarhisar’ a – AIZANOI’ ye geldiğimizde
2016 yılında gündüz yürümüş olduğumuz güzergahı gece yürüyebilir miyiz, diye
düşünürken birden bizim KEŞ AHMET geldi aklıma.Onu nasıl bulacağımı biliyordum.
Bizi
yemek yemek için götürdüğü lokantaya sordum.
-Keş
Ahmet’ i arıyoruz.
Lokantacı
biraz tereddütlü, siz onu nereden tanıyorsunuz, gibi bakıyor bana.
-Burada
yok, solda (Kütahya yönünde) elli metre ilerde bir kahvehane var, oraya sor,
bilirler.
Elli
metre soldaki kahvehaneye gidiyorum. Kahvehane dışında sigara içenlere Keş
Ahmet’ i soruyorum.
Yine
meraklı ve soran bakışlar çevriliyor yüzüme.
-Kendisi
burada değil, ama oğlu içeride.
“Hasan”
diye bağırıyor birisi.
Sarışın,
kirli sakallı yakışıklı bir genç dışarı çıkıyor telaşla.
Durumu
kısaca anlatıp, babasını neden aradığımızı anlatınca, Hasan’ın yüzünde bir
tebessüm beliriyor.
Hasan’
ı bizim araca alıyor ve başlıyoruz Keş Ahmet’i Çavdarhisar’ da aramaya.
Ara
ki bulasın.
Aradan
yarım saat geçiyor, “bari eve götürem sizi,” diyor Hasan ve Keş Ahmet’i belki
de evinde bulma umuduyla düşüyoruz yola.
Ara
sokakların birinde yolun sağında giden bir aracı görüyor Hasan.
-Na
işte babam da arabasıyla eve gide koyuyormuş.
Hasan
bizim araçtan iniyor, babasının aracını alıyor.
Keş
Ahmet aracından indiğinde, ben de bizim araçtan iniyor ve çok eski iki dost
gibi, birbirimizi görünce sarılıyoruz.
Keş
Ahmet’ i bizim araca alıyoruz.
2016
gezimizden sadece Ümran KALAFAT Hanım var araçta ve Keş Ahmet Ümran Hanım’ ı
hemen tanıyor.
Keş
Ahmet ile birlikte Çavdarhisar sokaklarında araç içinde gidiyoruz, lafa
dalmışız.
-O
zamanki şöför sen değildin, diyor Salim Kaptan’a.
Keş
Ahmet 2016 gezimizde İbrahim KATIRCI kaptanın olmadığını fark ediyor.
Nasıl
bir adam bu Keş Ahmet?
Programa
göre önce Gediz’ e otele gideceğiz, üstümüzü değiştireceğiz ve sonra gece
yürüyüşüne başlayacağız.
İyi
ama Gediz’ e git gel, en az iki saatimizi alır. Yürüyüşe geç başlamak, geç
bitirmek değil sadece gece ayazı ve uykusuzluk demek.
-Ahmet,
arkadaşlar senin evde üstlerini değiştirseler olmaz mı?
-Omaz
mı be? Hemi de pek güzel olur.
Doğruca
Keş Ahmet’ in evine gidiyoruz.
Keş
Ahmet’ in evinde küçük bir avlu var.
Dış
kapıdan girişte avluda sağda, boş bira şişeleri yığılmış.
Keş
Ahmet’i tanımayanlar, ilk defa ve avlusunda bir hayli boş bira şişesi ile
görenler biraz şaşkınlık yaşıyorlar.
Eve
giriyoruz.
Sıcacık.
Soba yanıyor. Sobanın üzerinde çay kaynıyor.
Herkes
üstünü değiştiriyor. Çıkmaya hazırız.
Yola
çıkıyoruz.
-Ahmet,
biz şimdi de gidip jandarmaya haber verelim, birisi bizim fener ışıklarını
görür antik kentte, ihbar eder, sonra panikle baskın yeriz.
-Doğru
dedin abi.
Jandarmaya
gidiyoruz Ümran Hanımla. Jandarmada
üç kademe sonra nöbetçi astsubaya ulaşıyor ve derdimizi anlatıyoruz. Anlıyorlar,
amacımızı anlıyorlar, ama gecenin bu soğuğunda çamurda, antik kentte
neden yürümek istediğimizi bir türlü anlayamıyorlar.
Anlamadıkları
yerlerde ve konularda sadece tebessüm ediyorlar. Jandarma güçlük çıkarmadan yolumuza bırakıyor.
Gediz
yolundayız. Yine DSİ ÇAVDARHİSAR BARAJI yazılı mavi levhadan sağa ayrılıyoruz.
Bu
sefer modern barajın olduğu yerden değil, doğrudan Roma Barajı’nın olduğu
yerden başlıyoruz gece yürüyüşüne. Hava soğuk mu soğuk. Dolunay
bulutların arasına sıkışıp kalmış, bir türlü kendini gösteremiyor.
Keş
Ahmet bastığı her yeri, attığı her adımı biliyor.
Roma
Barajı’nın üzerinden yürüyerek kayalıklara tırmanıyor ve düz bir meraya
çıkıyoruz.
Nihayet
MATER
STEUNENE – STONEHENGE adak yerine geliyoruz.
Burası
Ana Tanrıça Kybele için yapılmış bir adak yeri. Yılın
belirli zamanlarında dolunayın gelip tam da bu adak yerinin dairesel yapısının
içine düşüyor olabileceğinden söz ediyoruz, Kybele’nin kayaların üzerinde
başında resmedilen ay figürlü rölyeflerinden dolayı.
 |
Stonehenge |
 |
Adak
biz miydik yoksa? |
Keş
Ahmet bizi antik kente kadar götürüyor.
Kentin
nekrapolüne geldiğimizde müzeye taşınamamış lahit mezarları, aile mezarlarından
kalanları gösteriyor.
Keş
Ahmet önüne çıkan küçük taşları, alıp kenara koyuyor, kimsenin ayağına takılıp,
tökezlemesinler, diye.
Kırık
dalları tamamen kırıyor, kimsenin gözüne batmasın, diye.
Borsa
binasında gördüğümüz sol arka ayağı sakat, aç zavallı bir köpek için hepimizden
çok üzülüyor.
Sonra
mı? Sonra biz Keş Ahmet’i evine bırakıyoruz ve Gediz’ e otelimize dönüyoruz.
Saat:
00:30
Sonra
mı?
…/…
-Keş
kelimesi Farsçadır ve bir kelimenin sonuna geldiğinde o kelimeye “çeken” anlamı
katar.
Esrar-keş
/ afyon-keş – sim-keş (gümüş çeken) – keman-keş (keman çeken-okçu)
-Keş
Ahmet hayatında hiç içki içmedi.
-Keş
Ahmet insan çekiyordu, adam çekiyordu. Ona bu isim nedensiz verilmemiş
anlaşılan.
-Evinin
avlusundaki boş bira şişesi yığını mı? Dağdan bayırdan, sokaktan, ana yol
kenarlarından akla gelmedik yerlerden toplanan boş bira şişeleri toplayıcılara
satılıyor. Karşılığında gelen para ile meyve fidanları alınıyor ve AIZANOI
antik kentinin meralarına dikiliyor gelen geçenler meyveler olgunlaştığında
yesin, diye.
-Keş
Ahmet olimpik koşusuna biz olmadan da devam ediyor.
Şu
dünya ne berbat, bu ülkede artık yaşanmaz, diyenlere, diyecek olanlara tam da
işte şimdi söylenecekler var.
-Kırık
Soku Köyü’nün yoksul, ama Muharrem ERTAŞ’ ı ve öksüzü Neşet ERTAŞ’ ı bağırlarına basan insanlarına,
-Bahadın
Köyü’nün aydınlık yüzlü insanlarına,
-Keş
Ahmet’ e, insan sever, insan-keş Ahmet’ e,
Ve
-Yolunu
izini bilmedikleri, gecesini gündüzünü görmedikleri bir antik kentte, dağ başı
sayılır bir yerde, akıllarında hiçbir olumsuz düşünce olmadan karanlığa adım
atarak düşüp peşim sıra gelen onca kadınımıza,
haksızlık
etmiyor muyuz?
Bu
açıdan baktığımızda, Keş Ahmet’ i anlamak çok kolay aslında, anlaşılması zor olan,
kendi küçük ve dar dünyamızda bir türlü “anlaşılmadığımızı” sanarak dövünen biz
miyiz acaba?
Umut illaki
Recep Babayiğit