29 Kasım 2018 Perşembe

KEŞ AHMET

Bazı insanlar yaptıkları ile anılır.
Bazı insanlar fiziksel özellikleri ile.

Bazı insanları anlamak kolay değildir.

Keş Ahmet de anlaşılmaz insanlardandır.

04 Kasım, 2016
Pazar

İki sene önce Haziran ayında yapmış olduğumuz ANADOLU PETROGLİFLERİ
Yurt Gezimizde Çavdarhisar’a uğradığımızda, AIZANOI antik kentini gezmiş, Zeus Tapınağı’nın duvarlarındaki kaya resimlerini görmüş ve sonra da antik kenti sel baskınlarından korumak için Romalıların tam iki bin yıl önce yaptıkları ve hala dimdik ayakta duran Roma Barajı’na doğru yürürken, nereden ve ne zaman karşımıza çıktığını anlamadığımız bir adam çıkmıştı karşımıza.

Bindiği mobilet ile bahçelerin arasından bize doğru geliyordu.
Aracımızı durdurdu ve nereye gittiğimizi sordu.
Roma Barajı’na doğru, dedim.
Abi o yol çamurlu, bu araçla gidemezsiniz, deyince, ardında hemen sormuştum, nasıl gideriz?

-Ben sizi götüreyim.

Biz adamın bizi mobiletle takip edeceğini düşünürken, adam mobiletini bahçe kıyısına bırakmış ve aracımıza binmişti. Mobilet ne olacak, diye soracak olduk, bir şey olmaz, derken yüzündeki gülümseme güvene dönüşüyordu.

Birlikte Gediz yoluna çıktık. Bir süre sonra yolun sağına ayrılan ve DSİ ÇAVDARHİSAR BARAJI yazan levhadan içeri girdik.

Bizim planımız sadece Roma Barajı’nı görmekti. Ama adam bize DSİ’nin 1970’li yıllarda, Deniz Baykal’ın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olduğu dönemde ve yine aynı amaçla, yani sel baskınlarını önlemek amacıyla yaptırdığı gövdesi beton dolgu modern barajı da göstermek istiyordu.

Doğrusu bu durum bizi de meraklandırmıştı. Ama DSİ barajına vardığımızda gördüğümüz manzara içler acısıydı.

Baraj için yapılmış olan tesisler, rekreasyon alanları, yönetim binaları hepsi harap durumdaydı.

Üstelik DSİ barajı yapılışının üzerinden daha bir yıl geçmeden gövdesindeki çatlaktan sızıntı yaptığı için barajın tuttuğu suyun tamamı boşaltılmıştı.

Oysa Roma Barajı – Sel Kapanı sapasağlam ayakta duruyor ve hala aynı işlevi, sel önleme işlevini görüyordu.Roma Barajı’nın üzeri atlı arabaların geçebileceği kadar geniş ve taş döşeli olarak yapılmıştı.

Roma Barajı-Sel Kapanı – AIZANOI - Çavdarhisar
Rehberimizle yürüyüşümüze bu modern barajdan, DSİ barajından başlayıp ve bütün antik kenti yürüyerek gezmiş, Zeus Tapınağı’nda Gomidas’ ı, 

anfi tiyatroda Hisarlı Ahmet’i dinlemiş, stadyumda ise olimpik sprint koşular yapmıştık.



Anfi tiyatroda Hisarlı Ahmet’ten söylüyoruz
Belki de binlerce yıl sonra ilk defa yapılan olimpik bir koşu
Akşamüzeri karnımız acıktığında, adam bizi Çavdarhisar’ da bir lokantaya götürmüştü. Yemekler yendi. Hesap ödemeye giderken, adamın bizim hepimizin hesabını ödemek istediğini fark ettim.

Oysa biz adama bize katkılarından dolayı karınca kararınca biraz yardım edelim, derken, adamın bizim yemek paralarımızı da ödemek istemesi üzerine, adama para teklif etmenin ayıp olacağını düşünmüş, bu niyetimizden vazgeçmiştik. Lokantada bir veda konuşması yapıp, yeni dostumuzu alkışlayıp lokantadan ayrılmıştık.
Yemek sonrası veda konuşması
Ayrılırken adam bize bir daha geldiğimizde kendisini kime sorsak tanıyacaklarını, “Keş Ahmet” diye sorarsan hemen göstereceklerini söylediğinde, nasıl bir insan bu Keş Ahmet, diyerek adamı zihnimizin değil sadece yüreğimizin de bir köşesine yazmış oluyorduk.

23 Kasım, 2018
Cuma

Necati Cumalı adına yapacağımız AY BÜYÜRKEN UYUYAMAM – DOLUNAYDA ANTİK ZAMANLAR Yurt Gezimiz için Çavdarhisar’ a – AIZANOI’ ye geldiğimizde 2016 yılında gündüz yürümüş olduğumuz güzergahı gece yürüyebilir miyiz, diye düşünürken birden bizim KEŞ AHMET geldi aklıma.Onu nasıl bulacağımı biliyordum.
Bizi yemek yemek için götürdüğü lokantaya sordum.

-Keş Ahmet’ i arıyoruz.

Lokantacı biraz tereddütlü, siz onu nereden tanıyorsunuz, gibi bakıyor bana.

-Burada yok, solda (Kütahya yönünde) elli metre ilerde bir kahvehane var, oraya sor, bilirler.

Elli metre soldaki kahvehaneye gidiyorum. Kahvehane dışında sigara içenlere Keş Ahmet’ i soruyorum.

Yine meraklı ve soran bakışlar çevriliyor yüzüme.

-Kendisi burada değil, ama oğlu içeride.

“Hasan” diye bağırıyor birisi.
Sarışın, kirli sakallı yakışıklı bir genç dışarı çıkıyor telaşla.
Durumu kısaca anlatıp, babasını neden aradığımızı anlatınca, Hasan’ın yüzünde bir tebessüm beliriyor.

Hasan’ ı bizim araca alıyor ve başlıyoruz Keş Ahmet’i Çavdarhisar’ da aramaya.

Ara ki bulasın.

Aradan yarım saat geçiyor, “bari eve götürem sizi,” diyor Hasan ve Keş Ahmet’i belki de evinde bulma umuduyla düşüyoruz yola.

Ara sokakların birinde yolun sağında giden bir aracı görüyor Hasan.

-Na işte babam da arabasıyla eve gide koyuyormuş.

Hasan bizim araçtan iniyor, babasının aracını alıyor.
Keş Ahmet aracından indiğinde, ben de bizim araçtan iniyor ve çok eski iki dost gibi, birbirimizi görünce sarılıyoruz.

Keş Ahmet’ i bizim araca alıyoruz.

2016 gezimizden sadece Ümran KALAFAT Hanım var araçta ve Keş Ahmet Ümran Hanım’ ı hemen tanıyor.

Keş Ahmet ile birlikte Çavdarhisar sokaklarında araç içinde gidiyoruz, lafa dalmışız.

-O zamanki şöför sen değildin, diyor Salim Kaptan’a.

Keş Ahmet 2016 gezimizde İbrahim KATIRCI kaptanın olmadığını fark ediyor.
Nasıl bir adam bu Keş Ahmet?

Programa göre önce Gediz’ e otele gideceğiz, üstümüzü değiştireceğiz ve sonra gece yürüyüşüne başlayacağız.
İyi ama Gediz’ e git gel, en az iki saatimizi alır. Yürüyüşe geç başlamak, geç bitirmek değil sadece gece ayazı ve uykusuzluk demek.

-Ahmet, arkadaşlar senin evde üstlerini değiştirseler olmaz mı?
-Omaz mı be? Hemi de pek güzel olur.

Doğruca Keş Ahmet’ in evine gidiyoruz.

Keş Ahmet’ in evinde küçük bir avlu var.
Dış kapıdan girişte avluda sağda, boş bira şişeleri yığılmış.

Keş Ahmet’i tanımayanlar, ilk defa ve avlusunda bir hayli boş bira şişesi ile görenler biraz şaşkınlık yaşıyorlar.

Eve giriyoruz.
Sıcacık. Soba yanıyor. Sobanın üzerinde çay kaynıyor.

Herkes üstünü değiştiriyor. Çıkmaya hazırız.

Yola çıkıyoruz.

-Ahmet, biz şimdi de gidip jandarmaya haber verelim, birisi bizim fener ışıklarını görür antik kentte, ihbar eder, sonra panikle baskın yeriz.

-Doğru dedin abi.

Jandarmaya gidiyoruz Ümran Hanımla. Jandarmada üç kademe sonra nöbetçi astsubaya ulaşıyor ve derdimizi anlatıyoruz. Anlıyorlar, amacımızı anlıyorlar, ama gecenin bu soğuğunda çamurda, antik kentte neden yürümek istediğimizi bir türlü anlayamıyorlar.

Anlamadıkları yerlerde ve konularda sadece tebessüm ediyorlar. Jandarma güçlük çıkarmadan yolumuza bırakıyor.

Gediz yolundayız. Yine DSİ ÇAVDARHİSAR BARAJI yazılı mavi levhadan sağa ayrılıyoruz.

Bu sefer modern barajın olduğu yerden değil, doğrudan Roma Barajı’nın olduğu yerden başlıyoruz gece yürüyüşüne. Hava soğuk mu soğuk. Dolunay bulutların arasına sıkışıp kalmış, bir türlü kendini gösteremiyor.

Keş Ahmet bastığı her yeri, attığı her adımı biliyor.

Roma Barajı’nın üzerinden yürüyerek kayalıklara tırmanıyor ve düz bir meraya çıkıyoruz.
Nihayet MATER STEUNENE – STONEHENGE adak yerine geliyoruz.

Burası Ana Tanrıça Kybele için yapılmış bir adak yeri. Yılın belirli zamanlarında dolunayın gelip tam da bu adak yerinin dairesel yapısının içine düşüyor olabileceğinden söz ediyoruz, Kybele’nin kayaların üzerinde başında resmedilen ay figürlü rölyeflerinden dolayı.

Stonehenge

Adak biz miydik yoksa?
Keş Ahmet bizi antik kente kadar götürüyor.
Kentin nekrapolüne geldiğimizde müzeye taşınamamış lahit mezarları, aile mezarlarından kalanları gösteriyor.

Keş Ahmet önüne çıkan küçük taşları, alıp kenara koyuyor, kimsenin ayağına takılıp, tökezlemesinler, diye.

Kırık dalları tamamen kırıyor, kimsenin gözüne batmasın, diye.
Borsa binasında gördüğümüz sol arka ayağı sakat, aç zavallı bir köpek için hepimizden çok üzülüyor.

Sonra mı? Sonra biz Keş Ahmet’i evine bırakıyoruz ve Gediz’ e otelimize dönüyoruz.
Saat: 00:30

Sonra mı?

…/…

-Keş kelimesi Farsçadır ve bir kelimenin sonuna geldiğinde o kelimeye “çeken” anlamı katar.
Esrar-keş / afyon-keş – sim-keş (gümüş çeken) – keman-keş (keman çeken-okçu)

-Keş Ahmet hayatında hiç içki içmedi.

-Keş Ahmet insan çekiyordu, adam çekiyordu. Ona bu isim nedensiz verilmemiş anlaşılan.

-Evinin avlusundaki boş bira şişesi yığını mı? Dağdan bayırdan, sokaktan, ana yol kenarlarından akla gelmedik yerlerden toplanan boş bira şişeleri toplayıcılara satılıyor. Karşılığında gelen para ile meyve fidanları alınıyor ve AIZANOI antik kentinin meralarına dikiliyor gelen geçenler meyveler olgunlaştığında yesin, diye.

-Keş Ahmet olimpik koşusuna biz olmadan da devam ediyor.

Şu dünya ne berbat, bu ülkede artık yaşanmaz, diyenlere, diyecek olanlara tam da işte şimdi söylenecekler var.

-Kırık Soku Köyü’nün yoksul, ama Muharrem ERTAŞ’ ı ve öksüzü Neşet ERTAŞ’ ı   bağırlarına basan insanlarına,

-Bahadın Köyü’nün aydınlık yüzlü insanlarına,

-Keş Ahmet’ e, insan sever, insan-keş Ahmet’ e,

Ve

-Yolunu izini bilmedikleri, gecesini gündüzünü görmedikleri bir antik kentte, dağ başı sayılır bir yerde, akıllarında hiçbir olumsuz düşünce olmadan karanlığa adım atarak düşüp peşim sıra gelen onca kadınımıza,

haksızlık etmiyor muyuz?

Bu açıdan baktığımızda, Keş Ahmet’ i anlamak çok kolay aslında, anlaşılması zor olan, kendi küçük ve dar dünyamızda bir türlü “anlaşılmadığımızı” sanarak dövünen biz miyiz acaba?

Umut illaki 

Recep Babayiğit



1 yorum: