Yakın
zamanlara kadar İstanbul'da aralarında Kürt, Ermeni zaman zaman da Acem hamalların
bulunduğu kıyasıya bir "hamal", taşıma rekabeti ve hatta ölümlü savaşı vardı.
Uzun süre devam eden hamallık esas olarak üç farklı taşıma şeklinden dolayı üç farklı isimle anılıyordu.
Bunlar;
SIRIK HAMALLARI
SEPET VEYA KÜFE HAMALLARI
SIRT VEYA SEMER HAMALLARI
Sırık
Hamalları ulaşım ve taşımadaki gelişmelere bağlı olarak işlerini ilk
kaybedenler oldular.
![]() |
Sırık Hamalları
|
Sırt hamalları özellikle girip çıkması zor, dar
merdivenli, asansörsüz eski hanlarda işlerini
hala sürdüyorlar ve burada da
vilayetlere bağlı adeta bir klan sistemi mevcuttur. Bir zamanlar bir sırt
hamalının semerinin hava parası akıl almaz fiyatlara satılırdı.
![]() |
İş bekleyen Sırt Hamallarının Semerleri |
![]() |
Mahmutpaşa Yokuşu’ndaki Sırt Hamalı Heykeli |
Bizim
konumuz ise KÜFE veya SEPET HAMALLARI olacak.
Küfenin
taşıma amaçlı olarak ilk defa ne zaman kullanıldığı bilinmez, buna
gerek de yoktur.
Pazardan
alınanları taşımak için yanında küfeci gezdirenler şekil
değiştirmiş olsa da halen mevcuttur.
Ama
o küfecilerin aynı küfelerle yakın zamanlara
kadar sabah pazarda öteberisini taşıdıkları hanım teyzelerin
akşam geç vakitte ise eşlerini, kocalarını meyhane çıkışlarından
alarak taşıdıklarını çoğu insan gibi hanım
teyzeler de biliyordu elbette, ama bir adap vardı.
Siz
şimdi bakmayın artık KÜFECİLERİN olmadığına, ama hala meyhane çıkışları,
bar çıkışları KÜFELİKLERLE dolu. O küfelikleri
artık özel taksiler veya valeler veya trafiğe yakalanmayalım, diye
scooterlar taşıyor.
Bizim
konumuz bunlar da değil.
Bizim
konumuz İzmitli büyüğümüz Numan GÜLŞAH Abimizin Yeni Gelen Dergisi'nin Haziran 2018
ve Yerel Kocaeli
7/24 Gazetesi'nde anlattığı "KÜFECİLER VE HACI HÜRREM YOKUŞU" hikayesidir.
Hikayenin
en göze çarpan kişisi BIDIK
AHMET' dir ve her akşam TOKUŞ'UN MEYHANESİ' nden küfe ile İzmit'in
belki de en sert yokuşu olan HACI HÜRREM YOKUŞU' nu küfe hamalının sırtında küfe içinde
çıkar. Küfe içinde de düzgün durmaz BIDIK AHMET, küfenin içinde çalıştığı kasap
dükkanından aldığı koyun gırtlaklarını kese kese sokak hayvanlarına atar,
arkasında bir ordu gibi sokak hayvanı gelen KÜFECİ zavallı, Bıdık Ahmet' in
yanlışlıkla kendi boyunu da keseceğinden korkar. Arada "doğru dur Bıdık
Ahmet," diye uyarır.Hacı Hürrem Yokuşu sakini hanım teyzeler bilirler
sabah öteberilerini taşıyan küfecilerin akşam kocalarını taşıdıklarını.
Adap
herşey adabı ve edebi ile.
Bizim
de bir kaç kere gitmişliğimiz var Uzun Adam, KAPANCA SOKAK Yazarı Serdal KARAKUŞ
kardeşimle ve dahi yanımızda kızım Ülke ve dahi Sancak
Abimiz olduğu halde.
Cumhuriyet
Parkı'nın tam karşısındaki Tokuş'un Yeri belki de ilk kez bir hanım görüyordu.
![]() |
Küfe
içinde Bıdık Ahmet
|
Bu
hikayeyi okuyunca gittik Tokuş'un Meyhanesi'ne, fotoğraflar yerini almış
duvarda, hikaye tastamam doğru. Daha kim bilir ne hikayeler vardı o küçücük
meyhanede?
Tokuş
nedir, Tokuş Baba kimdir, bilir misiniz, dedim, sonra neyse boş ver, dedim,
soruyu hiç sormamış oldum.
Meyhaneyi
en iyi Harabi anlatır, oradakiler Harabi için oradaydılar zaten,
soru sormama gerek var mıydı?
Ama
Zile' de o kutsal anlam taşıyan "ŞEHİTLER SOKAĞI'nda" tam 12 genelevin
oluşu nasıl açıklama gerektirmiyorsa, Tokuş'un Meyhanesi'nden çıkanların da küfeler
içinde HACI HÜRREM YOKUŞU' na taşınmalarını kimse açıklayamaz.
İşin
ehli Harabidir,
"ehline
helaldir, na ehle haram
biz
içeriz, bize yoktur vebali"
Aşkı
muhabbetle,