24 Mayıs 2020 Pazar

KÜFE HAMALLARI VE KÜFELİKLER


Yakın zamanlara kadar İstanbul'da aralarında Kürt, Ermeni zaman zaman da Acem hamalların bulunduğu kıyasıya bir "hamal", taşıma rekabeti ve hatta ölümlü savaşı vardı.

Uzun süre devam eden hamallık esas olarak üç farklı taşıma şeklinden dolayı üç farklı isimle anılıyordu.

Bunlar;

SIRIK HAMALLARI
SEPET VEYA KÜFE HAMALLARI
SIRT VEYA SEMER HAMALLARI

Sırık Hamalları ulaşım ve taşımadaki gelişmelere bağlı olarak işlerini ilk kaybedenler oldular.


Sırık Hamalları
Sırt hamalları özellikle girip çıkması zor, dar merdivenli, asansörsüz eski hanlarda işlerini hala sürdüyorlar ve burada da vilayetlere bağlı adeta bir klan sistemi mevcuttur. Bir zamanlar bir sırt hamalının semerinin hava parası akıl almaz fiyatlara satılırdı.

İş bekleyen Sırt Hamallarının Semerleri 

Mahmutpaşa Yokuşu’ndaki Sırt Hamalı Heykeli

Bizim konumuz ise KÜFE veya SEPET HAMALLARI olacak.

Küfenin taşıma amaçlı olarak ilk defa ne zaman kullanıldığı bilinmez, buna gerek de yoktur.

Pazardan alınanları taşımak için yanında küfeci gezdirenler şekil değiştirmiş olsa da halen mevcuttur.

Ama o küfecilerin aynı küfelerle yakın zamanlara kadar sabah pazarda öteberisini taşıdıkları hanım teyzelerin akşam geç vakitte ise eşlerini, kocalarını meyhane çıkışlarından alarak taşıdıklarını çoğu insan gibi hanım teyzeler de biliyordu elbette, ama bir adap vardı.

Siz şimdi bakmayın artık KÜFECİLERİN olmadığına, ama hala meyhane çıkışları, bar çıkışları KÜFELİKLERLE dolu. O küfelikleri artık özel taksiler veya valeler veya trafiğe yakalanmayalım, diye scooterlar taşıyor.

Bizim konumuz bunlar da değil.

Bizim konumuz İzmitli büyüğümüz Numan GÜLŞAH Abimizin Yeni Gelen Dergisi'nin Haziran 2018 ve Yerel Kocaeli 7/24 Gazetesi'nde anlattığı "KÜFECİLER VE HACI HÜRREM YOKUŞU" hikayesidir.

Hikayenin en göze çarpan kişisi BIDIK AHMET' dir ve her akşam TOKUŞ'UN MEYHANESİ' nden küfe ile İzmit'in belki de en sert yokuşu olan HACI HÜRREM YOKUŞU' nu küfe hamalının sırtında küfe içinde çıkar. Küfe içinde de düzgün durmaz BIDIK AHMET, küfenin içinde çalıştığı kasap dükkanından aldığı koyun gırtlaklarını kese kese sokak hayvanlarına atar, arkasında bir ordu gibi sokak hayvanı gelen KÜFECİ zavallı, Bıdık Ahmet' in yanlışlıkla kendi boyunu da keseceğinden korkar. Arada "doğru dur Bıdık Ahmet," diye uyarır.Hacı Hürrem Yokuşu sakini hanım teyzeler bilirler sabah öteberilerini taşıyan küfecilerin akşam kocalarını taşıdıklarını.

Adap herşey adabı ve edebi ile.



Bizim de bir kaç kere gitmişliğimiz var Uzun Adam, KAPANCA SOKAK Yazarı Serdal KARAKUŞ kardeşimle ve dahi yanımızda kızım Ülke ve dahi Sancak Abimiz olduğu halde.

Cumhuriyet Parkı'nın tam karşısındaki Tokuş'un Yeri belki de ilk kez bir hanım görüyordu.

Küfe içinde Bıdık Ahmet
Bu hikayeyi okuyunca gittik Tokuş'un Meyhanesi'ne, fotoğraflar yerini almış duvarda, hikaye tastamam doğru. Daha kim bilir ne hikayeler vardı o küçücük meyhanede?

Tokuş nedir, Tokuş Baba kimdir, bilir misiniz, dedim, sonra neyse boş ver, dedim, soruyu hiç sormamış oldum.

Meyhaneyi en iyi Harabi anlatır, oradakiler Harabi için oradaydılar zaten, soru sormama gerek var mıydı?

Ama Zile' de o kutsal anlam taşıyan "ŞEHİTLER SOKAĞI'nda" tam 12 genelevin oluşu nasıl açıklama gerektirmiyorsa, Tokuş'un Meyhanesi'nden çıkanların da küfeler içinde HACI HÜRREM YOKUŞU' na taşınmalarını kimse açıklayamaz.

İşin ehli Harabidir,

"ehline helaldir, na ehle haram
biz içeriz, bize yoktur vebali"

Aşkı muhabbetle,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder