2 Şubat 2019 Cumartesi

HRANT – XORANDE – HORANTA Ahparig (*) anısına


Biz “ocak” diyoruz.
Ocak, Anadolu evlerinde ta Hititlerden bu yana kullanılan, yüz yıllar boyu genellikle tek göz odalı bir evin olmazsa olmaz bir bölümüdür.

Ocak olmadan yemek pişmez.
Isınamazsınız ocak olmadan.

Biz “ocak” diyoruz.
Bilmeyenler dışında, öyle şımarık insanların yolları bir kere de olsa bir köy evine düştüğünde gördükleri ocak karşısında şaşırarak “aaa sizin şömineniniz de mi var?” demelerine bakmayın siz.

Kış günlerindeyiz.  Her evde, bacalar tütüyordur.

Lakin yakın zamana kadar, Anadolu evlerinde ocaklar yaz kış demeden her gün ve gece tüterdi.
O nedenle birisi birisine en hayırlı söz olarak “ocağın tütsün” derken, en hayırsız söz olarak da “ocağın sönsün” diye intizar ederdi.

Ocak söndü mü bir daha asla yanmaz.

Ocak ailedir bu anlamda, soydur, boydur.

Yanan ocağın sönmesi halinde ise ateş bulmak öyle kolay değildir, bulsanız bile ocağı yeniden yakmak zordur.

Siz bakmayın şimdi Anadolu’ da geçmişi yüz yıl bile geriye gitmeyen türlü çeşit sobaların varlığına.
Ocağın yakanı hep evin koca karısı dediğimiz, bilge anasıdır.

Siz bakmayın şimdi “koca karı” kelimesinin bir alay ve aşağılama ile söylendiğine.

Ateş yakar ocağı. Ocakta kaynayan aş akşama öğün olur. Aile ocağın etrafında oturup yer yemeğini.
Geniş anlamda “alev” demektir ateş.

HRANT

Alev aydınlatır odayı.
Ateş ısıtır.

Ocağın alevi sadece tek göz odalı ev halkının yüzlerini aydınlatsa da duvarlar hala bir hayalet gibidir çocuklar için.

Aydınlatma için henüz idare lambası, gaz lambası ve hele lüküs lambası çıkmamıştır.

Çırayı kim nereden bulacak da yakacak, öyle pahalı ki.

Ocağın alevi, etrafına toplanan insanların yüzlerini arada bir yalar.
Çocuklar değil sadece, ocağın etrafındaki büyükler de alevin sırayla yaladığı yüzlerde türlü çeşit suretler yaratırlar.

Hrant bir ocakta “Kamp Armen’de” büyüdü.

Yetimhane de diyorlar. Ama “ocaktır” aslında bütün yetimhaneler, bütün yetiştirme yurtları.

Hrant, büyüdüğü yetimhanenin, ocağın ağabeyidir, ağasıdır, “ahpariğidir.”

Adında saklı anlamı, “alev” anlamını ve somut olarak aydınlatıcı olmayı belki de en çok o ocakta kullandı kendisi gibi diğer yetim Ermeni çocuklarını aydınlatırken.

HORANDE – HORANTA
Ocak yanıyorsa, ocak tütüyorsa, akşam yemekleri bütün hane halkı ile hep bir arada yeniyordu.

Çarşı pazarda, köylümüz kendi tanıdığı birisine rastladığında ve yanında karısı ve/veya çocukları da varsa, rastladığı kişiye ailesini “benim horanta” diye tanıtırdı.
Aile kelimesi Anadolu halkının diline çok sonraları, geçmişi yüz yıl bile olmayan, yakın zamanlarda geçmiştir.

Köylümüz karısını ilçeye, haydi diyelim “şeere-şehere-şaara” hepsi Farsça ve aynı anlamdadır, söylenişi farklıdır, doktora götürdüğünde karısını doktora “horantam” diye tanıtır.

Aslı Farsça “xor”, yemek kelimesinden gelir.   

Xorande ve Anadolu ağzında “horanta” kelimesi ise “bir sofradan beslenenler, hane halkı**” demektir.
“Çok hora geçti” deyimi de xor kelimesinden, Farsça yemek kelimesinden gelir.
Türklerin Anadolu’ya gelirken bir süre konup göçtükleri Fars topraklarından alıp getirdiği ödünç bir kelimedir “horanta” kelimesi.

Siz bakmayın şimdi “aile” kelimesinin yerine de “ebeveyn” denmesine.
Ocak yoksa, aş kaynamıyorsa, hane halkından birisi zamansız göçüp gitmişse, kıran-kıtlık gelip biçmişse, savaşlar, kırımlar, sürgünler gelmişse ardı ardına, sofra da kurulmuyor, horanta da olmuyor o hanede.

…/…
Ocak ayında kaybettiğimiz Hrant, adının Türkçe “ALEV” anlamına rağmen söndü gitti.

Aydınlarımız en çok Ocak ayında “alevin ve ateşin” en az olduğu, en etkisiz olduğu bir zamanda kırıldılar.
Siz bakmayın şimdi “horanta” kelimesinin kullanılmadığına veya sadece yaşlı ve köy kökenli insanlar arasında kullanıldığına.

Bunun asıl nedeni bu kelimenin, “horanta” kelimesinin eski, modası geçmiş bir kelime olması değildir.
Bunun nedeni artık hane halkının bir sofrada yemek yemediğindendir.

Artık “hane halkı” var mı, orası başka bir konu.
Bir sofrada yemek yenmeyince “horanta” da olunmuyor.

Büyük bir sofraydı Anadolu.
Büyük bir sofraydı yetimhaneler, yetiştirme yurtları ve Kamp Armen.

…/…

Bir yanda GOMİDAS, bir yanda onun hemşerisi Hisarlı Ahmet.
Bir yanda Ciwan GASPARYAN bir yanda Binali SELMAN.

Bir yanda Ara-myan GÜLER-YAN, bir yanda Güngör ÖZSOY
Uzar bu liste, kısalmaz.

Sofra kalmayınca, sofradan beslenenler de kalmadı.
Bir sofradan beslendik hep, bugünlere geldik.

…/…
Kimsenin ocağı sönmesin.
Alev hepimizi aydınlatsın.

Ocağınızı sizin de içine düştüğünüz aşk odu ile yakın.
Sevda türküleri ile kaynatın aşınızı.

Sofranızda bereket, hanenizde dirlik daim olsun.

Recep Babayiğit

Aşk illaki,



(*) Ahpariq: Ağabey, kardeş

(**) Horanta: Bir sofradan beslenenler, hane halkı. Ahmet Vefik Paşa Lügat-ı Osmani - 1876






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder