Yani, yılı ikiye ayıran halk takvimine
göre 179 gün süren “Kasım” ayları bitiyor, 06 Mayıs’ ta yılın
ikinci yarısı “Hızır“ ayları başlıyor ve 06 Mayıs 1 Hızır.
Hıdırellez için daha önce
yazdıklarımı paylaşmak istedim.
Belki de bugün için en güzel
söz, bilge insan Bozkurt GÜVENÇ‘in çocukluğunda söylenen bir tekerlemeden
ödünç aldığım aşağıdaki söz olmalı:
yarın bayram
üç kaşık ayransana da yeter, bana da
Bu dünya herkese yeter, üç kaşık
ayran bile.
Yarını bayram olarak gören herkese
Hızır yardımcı olsun.
***//***
İmdi,
Rivayet olunur ki, darda kalanlara,
zorda kalanlara, dileği olanlara Hızır yardımcı olurmuş.
Yunanistan’ ı, Helenlerin yurdunu da
doğu toplumu, doğu uygarlıkları içine alırsak ki bana göre almalıyız,
Ortodokslar’ da kutlanan Aya Yorgi günü ile bizim ve tüm Ortadoğu, Türk Soylu
yakın - uzak Asya halklarında 6 Mayıs’ ta Hıdırellez aynı coşku, aynı amaç ve
niyetle kutlanır.
Herkesin az çok bilgi sahibi olduğu bu
güne farklı bir yorumla bakayım izin verirseniz.
Bilinen adı, Hızır ve İlyas’ın bir
arada söylendiği gibi, her ne kadar Hıdırellez olsa da, adı hep geçen ve adı
hep anılan, yazılan Hızır’ dır. İlyas’ tan pek söz edilmez.
Bunun nedeni, bu söylencenin ve bu günün
daha çok Anadolu içlerinde dile getirilmesidir. Hıdır – Hızır - Xizir hep
karaların, iç kesimlerin çağırdığı isim olurken, deniz kenarlarının çağırdığı
isim hep İlyas olmuştur.
***//***
Hızır adı, bazı çevrelerde tam adı ile
yani Hızır olarak, çoğu zaman da Hıdır olarak çocuklara isim
olur.
Hıdır adı, Azeri toplumlarda Xizir,
Kürt toplumlarda Xızır olur.Xizir, bilinen fonetik
ile söyleyecek olursak, Khizir, bey demektir.
Ortaçağdan gelen anlamı ile beyler,
ağalar, lortlar, krallar Tanrı katındaki insanlardır, kölelerin, serflerin
tanrısıdır onlar.
Yani, bey, Tanrıdır, bu
durum kutsal kitaplarda da böyledir.
İncil’ de Tanrı’ ya sesleniş “lordum”,
diye ifade edilir.
Yani, bizim bir kış günü Çıldır’ da
sırtımızı verdiğimiz Kısır Dağı, aslında, Xızır, Kizir yani Bey
Dağı’dır.
Yani, Uzak Asya’daki haliyle, Tien
Shan, yani Tanrı Dağları adı çıkar karşımıza.
Yani, Batı Toroslardaki “Bey
Dağları”, aslında “Tanrı Dağlarıdır” Uzak Asya’dan alıp
getirilen. Ne tuhaf, Bey Dağları’nın en yüksek noktası ise “Kızlar Sivrisi” olarak
bilinir.
Aslında burada “kız”, kadındır, “KIZ
ANA’ dır”, Ana Tanrıça’ dır ve hep en üsttedir, Tanrıların da üstünde. Bu
konuyu “Kültür Yaratan Dağlar” çalışmamızda yeniden ele alacağız.
***//***
Bizim köylerimizde de öyle değil midir?
Koca Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Mahmut Makal, ne güzel
anlatır köyün ağalarını, buradaki anlamıyla, beylerini, güya köylünün dar
zamanda yanına yeten “Hızır’ı”
Eskiler takvim olarak yılı ikiye
ayırırlardı, kış ve yaz, diğer adıyla, Kasım ve Hızır ayları diye.
08 Kasım - 05 Mayıs tarihleri
arasındaki aylar, Kasım ayları diye bilinirken,
06 Mayıs – 04 Kasım tarihleri arası Hızır
aylarıdır.
05 Mayıs, yani Hıdırellez gelmeden, yaz
gelmiş sayılmazdı.
Bir de, Hıdırellez’ de ya da bir gün
öncesi veya sonrasında yağan yağmurların altına, kovalar kazanlar konulur,
yağmur suları toplanırdı.
O yağmur suları ile yıkanmak, genç
kızları güzelleştirir, yaşlı kadınları gençleştirirdi.
İçenler ise o yağmur sularından şifa
bulurdu.
Böyle inanılıyordu, ama bunun bilimsel
bir temeli elbette vardı.
Her şey gökten geliyordu, Hızır, Tanrı
veriyordu. Dolayısıyla yağan yağmur da bereket, bolluk, şifa demekti.
Bilimsel yanı ise, Mayıs ayında zirveye
çıkan polenleşme, çiçeklerdeki tozlaşma, havaya karışan mineraller,
yağmurun etkisiyle yere inerken hepsini birlikte alıp yere indirirdi.
O nedenledir ki, Mayıs ayında yağan
yağmur bütün çiçek tozlarını süzüp, toplayıp indirdiği için yıkanana da, içene
de şifadır, ilaçtır, dermandır.
Yağan bu zengin yağmur, kimine
şifa, kimine güzellik olurken, başka bir mucize daha yaşanır sabah erken
saatlere bitkilere düşen “çiy” ile.
Anadolu’nun kimi yerlerinde hala
Hıdırellez günlerinin erken sabahlarında bitkilere düşen “çiy” ile
kadınlarımız yoğurtlarını mayalar.
Hıdırellez mayası ile tutan
yoğurt yiyen var mı acaba?
Bütün bunların tanrısal olduğuna
inanılır, olsun.
Ama artık bırakın şehir yağmurlarını,
kırlarda yağan yağmurlar bile şifalı değil.
Ne çiçek kaldı, ne böcek.
Yani, Hızır gitti.
Nietsche gibi, “Tanrı öldü”, demek değil
bu laf elbette.
İskendername ve Kehf Suresi Hızır’ ı anlatır.
Ama bize Hızır’ ı en güzel bir Tokat Türküsü
anlatır.
yola yolladım seni de,
yollar yormasın senihızır elinden tutsun da ,
bana yollasın seni
Mayıs ve bahar, yağmur ve güneş sizin de
baharınız, sizin de güneşiniz olsun.
***//***
Üç kaşık ayran da yeter şu koca dünyaya,
paylaşana,
“Bir yudum sevgi de” yeter yüreğinden
gelene.
Aşk illa ki,
Recep
Babayiğit
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder