Soyun
sopun o kadar önemli olmadığı söylenir, ama bizim topraklarımızda, dilin,
kültürün, coğrafyanın hızla tahrip edildiği bu topraklarda, bu size bir
kimlik sağlar.
Ama,
soya ulaşmak o kadar da kolay değildir.
Dile,
filolojiye merak bir yana, geçmiş halk kültürlerine ilgi, sıradan dediğimiz
şeylerin ve kimselerin sırlarına erebilmek, onlara bakarak kendimizi
tanımlamak aslında bir kimlik edinmedir.
**--**
38
Dersim Tertelesi’nden sağ kurtulan Alevi – Ermenilerin bir kısmının Bolu –
Mengen’e, bir kısmının Beyşehir ‘in Bayat Köyü’ne, sonraları Şarkikaraağaç’ a
ve Çumra’ ya sürgün edildiklerini okuyunca, soy yolculuğunun aslında İzmir’ e
kadar nasıl ulaştığını bulmak o kadar zor olmuyor.
Dersim’
de inançlı bir Hay ( Ermeniler kendilerine öyle der ) Alevi toplumuna
kolaylıkla uyum sağlayabilir, hatta o toplumun içinde eriyebilir.
Beyşehir’
e sürgün gelen Ermeniler, coğrafyaya bağlı olarak, Sünni – Türk yaşam biçimine
zorlanmış olsa da, Bolu – Mengen’ e gelenler Alevileşmiş yaşam biçimiyle kendi
inancını da sürdürebilmiştir.
Sürgün
geldikleri yerlerde Ermeni olduklarını söylemenin doğru olmadığını
düşündüklerinde, dini zorlamalara karşı kendilerinin, din dışılık
anlamında, Alevi olduklarını söyleyebilirler.
İsimler
kolaylıkla değişir, en hızla asimile olan ve aşınan şey isimlerdir.
**--**
Ama,
Dersim öncesinde, 1934 ‘te Musevilere karşı yapılan “Trakya Kırımı –
Deportasyonu” ve sonrasında, 6-7 Eylül 1955 barbarlığı, 1963, 1967 ve 1974
Kıbrıs olaylarından sonra Türkiye ‘de yaşayan gayrimüslimler kendilerine
yeni isimler alarak hızla Türk kimliği içinde kaybolmaya çalıştılar.
Bu
bir korkudur ve insanidir.
1948’
de İsrail’ in kurulmasıyla, Türkiye’ de yaşayan Museviler, Musevi asıllılar örneğin
“Vital”, anlamında ve bire bir karşılığı “Can” adını aldılar. Öyle ki “Jan”
yerine “Can” adını tercih ettiler. Duruma göre gayri Müslimlerin
arasında “Jan”, Alevi – Sünni toplum arasında “Can” oldular. Bu aynı zamanda bu
isimle kendilerini Alevi olarak da seküler bir biçime sokma çabasıdır ve
kendilerine koruma sağlamıştır.
Can-an,
sadece işin feminen ve Türkçeleşmiş halidir, aslı yine Vital – Vitali’ dir.
Aynı
anlama gelmek üzere “ Mizrahi – Mizraki “, tam karşılığı “Doğulu” oluyor.
Benzer
şekilde, Ermeni, Aelen – Ali olarak karşımıza çıkmaktadır.
**--**
Soylarının
nereye dayandığını bilenler ya da soylarından emin olmayanlar veya
korkanlar, örtüp kamufle etmek isteyenlerin çoğu ise, tırnak içinde soy
adlarını hep “AK” lamaya çalıştılar ve hep kendilerine;
ÖZTÜRK
– TÜRKÖZ - ÖZKAN – ARKAN – ARIKAN – bir de “AK” soy
adları alarak, en Türk, en Öz - Türk, en safkan , en Öz-Kan kendileri
olduklarını kanıtlamaya çalıştılar.
**--**
Sünni
– Hanefi toplumda ise insanlar örtme soy adları bir yana, soyun belirleyicisi
olan baba adı olarak Muhammed Peygamberin babasının adını “ABDULLAH” adını
aldılar. Daha doğrusu insanların kimliklerinde baba adı olarak Abdullah
adı yazıldı.
Bizim
muhteşem sesimiz, avazı kadar yüreği de muhteşem olan Ruhi Su’nun baba adı Abdullah’
tır. Ruhi SU,1915 sonrası yetim kalmış bir Ermeni’dir ve babasının Ermenice
adını örterek ona Müslüman bir kimlik kazandırma çabası olarak baba adı
Abdullah yazılmıştır.
Benzer
durum baba soyu gayrimüslime çıkan sayısız Sünni – Hanefi ailelerde de
görülebilir.
Dedemin
babasının ve onun da babasının adı Abdullah’ tır. Gayrimüslim Kürt bir
soya vardığını söylerdi babam.
**--**
Birde
gayri meşru ya da tecavüz sonucu doğan, baba soyu belirsiz çocukların baba adı
olarak “Kaya”, yazılırdı ki, bu tamamen konu dışıdır.
**--**
Sonuçta
bu topraklarda yaşıyoruz ve kime baksan bir sır saklıyordur, hangi binaya,
hangi taşa, hangi ağaca, börtü böceğe, akarsuya, vadiye nereye baksan, sırlar
doludur.
Konuyu
sadece etnografik, etnolojik, filolojik açıdan ele alırken bile ne sırlara
eriyorsunuz, sizi çoğu zaman şaşırtıyor.
Hepsinin
altında ise, merak gizli olmalı, merak ise “şaşırmakla” başlıyor.
**--**
Hele
bir de dağ isimlerimiz vardır, başka bir muhabbetin konusu olabilir.
Muhabbetle,
Aşk
illa ki
Recep Babayiğit 12.01.2018
Recep Babayiğit 12.01.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder