1854-56 yılları Osmanlı Tarihi için tarihte ilk ve son kez olmak üzere, İngiliz, Fransız ve İtalyanlarla birlikte müttefik olarak aynı cephenin, aynı düşmana, Ruslara karşı kullanıldığı Kırım Savaşı yıllarıdır.
Tarih ve bir diyalektik devinim ve dönüşümle gerçekleşir.
Napolyon’un Mısır işgali ölü bir dilin, Mısır
Hiyerogliflerinin çözülmesini de beraberinde getirdi.
Napolyon’un askerleri öldürürken, ölü bir dil yeniden
doğdu.
Kırım Savaşı yıllarında İngiliz askerleri ile birlikte
İstanbul’a gelen İngiliz askeri ve sivil mühendisleri çoktan unutulup gitmiş,
toprak altında kalmış Sultan Ahmet Meydanı’nı yeniden ayağa kaldırarak bugünkü
haline getirmişlerdir.
Kırım Savaşı ölüm demekken, Sultan Ahmet Meydanı’ nın
ortaya çıkarılması doğum demektir.
1912-13 yılları arasında yapılan Balkan Savaşları’nda
Bulgar orduları ile birlikte gelen Dr. Arkeolog Bulgar Philov olmasaydı bugün
Edirne’de ne bir Selimiye kalırdı ne de Fatih’in doğup yetiştiği Taş Odalar.
Balkan Savaşları ölüm, sefalet ve göç demekken, bir Bulgar
arkeoloğun kendini Bulgar topçusunun önüne atarak Selimiye’yi yıkılmaktan
kurtarması Selimiye ve dünya mimarlık mirası için kurtuluştur, hayattır, bir
yeniden doğumdur.
1854-56
KIRIM SAVAŞI
İstatistikler ve raporlar hem müttefikler hem de Rusya
açısından salgın, açlık ve hijyen koşullarından ölümlerin cephedeki ölümlerin
en az üç katı olduğunu gösterir.
Durum bu kadar içler acısı hale geldiğinde ilk ölüm
istatistiklerini de cephe gerisinden, o zamanlar İngiliz Hastanesi’ne
dönüştürülen şimdiki Selimiye Kışlası’nda gönüllü hasta bakıcılık yapan bir
kadın, modern hemşireliğin kurucusu olduğu kabul edilen İngiliz Florence
NIHGTINGALE yapar.
Florence NIHGTINGALE tuttuğu istatistiklere göre hastane
düzeni, hijyen, beslenme, bakım, tedavi gibi konuları aksatmadan ele alır ve
durumu İngiltere’ye bildirir. Gerekli şartlar sağlanmaya başladıkça cephe gerisindeki
ölüm oranları ciddi şekilde azalır.
ELİ
KANDİLLİ KADIN FLORANCE NIHGTINGALE
Gece gündüz çalışır, uykusuzluğa alışır hem-şire
NIGHTINGALE.
Geceleri hiç durmaksızın elinde kandille hasta ve yaralı
İngiliz askerlerinin arasında dolaşması, onlarla ilgilenmesi onu bir umut, bir
kurtarıcı melek, bir ışık durumuna yükseltir.
HASTA BAKICI-HEMŞİRE
Biz hemşire diyoruz. Almanlar “hasta hemşiresi”, İngilizler
Latince kökeni “beslenme” olan “nutricia” kelimesinden “nurse” diyorlar. Ruslar
ise “med-sestra” derken, Almanlar gibi “medikal hemşire” diyorlar.
Batı dillerinde, özel olarak da yakın müttefikimiz olan
Almanlarla ilişkiler ele alındığında Almanlar’ ın “hemşire” kelimesini
kullanırken içinde “Krankenschwester” “kız kardeş” anlamına gelen “Schwester”
kelimesini kullanması Türkçe’ de de aynı anlama, “kız kardeş”, gelmek üzere
“hemşire” kelimesi kullanılmaya başlamıştır.
Yanlarında kız kardeşleri olan eski zaman erkekleri ile
sokakta karşılaşırsanız veya eski Türk filmlerinden ve romanlarından
rastlarsanız, karşılaştığınız erkek yanındaki kız kardeşini size “hemşirem”
diye tanıtırdı.
Hemşire ise Farsça’ dan biliyoruz, “hem-rah/EMRAH/YOLDAŞ”
karşılığında olduğu gibi, hem=aynı ve rah=yol, aynı yola giden, hem= aynı,
şire=süt, SÜTLERİ AYNI, aynı sütü içen, emen, sütdaş karşılıklarını buluruz.
Osmanlı Ordusu’nda ilk hemşire Balkan Savaşları’nda görev
yapıyor.
Batılıların, Almanların hastanede, cephede görevli kadın medikal,
tıbbi yardımcı için kullandıkları kelimede geçen “Schwester-sister” karşılığı
bize birebir tercüme edildiğinde dilimizde zaten bulunan hem-şire, kızkardeş
karşılığını almış oluyor.
İNGİLİZ
MEZARLIĞI’NDAKİ ANIT VE PİRİNÇ LEVHA
İstanbul Şehir Gezilerimizden biliyoruz. İSTANBUL’UN
TAŞLARI – ANADOLU YAKASI Şehir Gezimizde Haydarpaşa Askeri Hastanesi’nin
arkasında bulunan İNGİLİZ MEZARLIĞI’ nı da gezmiştik.
İrlanda-Aberdeen mermerinden yapılmış oradaki
anıtın/dikilitaşın batı yüzünde pirinç bir levha bulunuyordu.
Bu
pirinç levha 1854-56 Kırım Savaşı’nın 100. Yılı ve Hemşire Florence NIGHTINGALE
anısına dikilmişti.
Aberdeen mermerinden anıt/dikilitaş
![]() |
Anıtın batı yüzündeki pirinç levha, kandil ve madalyalar |
Pirinç levhadaki yazının Türkçe tercümesi aşağıdadır.
BİR
ASIR ÖNCE BU MEZARLIK YAKINLARINDAKİ
ÇALIŞMALARI
İLE BİRÇOK İNSANIN ACISINI DİNDİREN
VE
HEMŞİRELİK MESLEĞİNİN TEMELİNİ ATAN
FLORENCE
NIGHTINGALE’İN ANISINA
1854
1954
BU
PİRİNÇ LEVHA TÜRKİYE’DEKİ İNGİLİZ TOPLULUĞU TARAFINDAN
MAJESTELERİ
KRALİÇE II. ELİZABETH’İN
TAÇ
GİYDİĞİ YIL KONULMUŞTUR.
12 MAYIS DÜNYA HEMŞİRELER GÜNÜ
Aradan günü gününe tam 120 yıl geçer ve 12 Mayıs
1974 tarihinden itibaren her sene 12 Mayıslar, yani Hemşire Florence
NIHGTINGALE’ in ölüm tarihi, DÜNYA HEMŞİRELER GÜNÜ olarak kutlanır.
Bir yanda Kırım’da savaş devam ederken, insanlar
ölürken, diğer yanda insanlık yeniden doğar hemşire NIGHTINGALE’ nin sönmeyen
kandilinin ışığında.
VE BİR SAVAŞ ANISI- 09 MAYIS 1945
Sovyetler için II. Dünya Savaşı’nın sonu 09
Mayıs’tır. Faşizme ve işgale karşı savaş 09 Mayıs 1945’te Sovyetlerin zaferiyle
sonuçlanmıştır.
Savaş bir Ana Yurt Savaşıdır ve gönüllüler bütün
cephelerde savaşmak için sıraya girerler.
Cepheye sağlam ve sağlıklı asker ve gönüllülerin
gitmesi gerekir ve bunun için bir sağlık muayenesi gerekmektir.
Cepheye gönüllü gitmek isteyen 18 yaşındaki bir genç
kız Antonina Mironovna LENKOVA (Sahra zırhlı tank atölyesi otomobil tamircisi)
göz muayenelerinde benim de 1975 yılında askeri lise sağlık muayenelerinde
yapmış olduğum hilenin aynısını yapar.
“Korktuğunu veya inandığını sanmam ama yine de
beni sağlık kontrolüne gönderdi. Aynı odada yapılıyordu zaten kontrol.
Oracıkta. Gözlerimi muayene eden doktor “üzgünüm” gibisinden kollarını
aralayınca şube başkanı güldü ve boşuna aç kaldığımı söyledi. Acımıştı halime.
Bense açlık yüzünden bir şey göremediğimi söyledim. Pencerenin önüne, o meşum
tablonun*) yakınına gittim ve hüngür
hüngür ağlamaya koyuldum. Ta ki… Uzun süre ağladım… Ta ki alt sıradaki harfleri
ezberleyene kadar. Sonra gözyaşlarımı silip bir kez daha muayeneden
geçebileceğimi söyledim. Geçtim de.”[1]
VE BİR GÖZ HEMŞİRESİ İLE ANI
1975 Temmuz ayı. Askeri lise sınavını kazanmışım ve
sağlık muayenesine için Ankara-Dışkapı-Mevki Askeri Hastanesi’ndeyim.
Bütün kliniklerden sağlam raporu alıyorum. Herkes
göz muayenesi için heyecanlı, ben de.
Nedendir bilemem, o zamanlar gözde çok az uzman
doktor bulunur ve o nedenle göz kliniklerinin önünde hep uzun kuyruklar olurdu.
Kuyruğa yakalanmamak için erkenden göz kliniğinin
önüne geldim. Yanımda arkadaşım Cafer de var.
Az sonra Göz Hemşiresi de geldi, kliniğin kapısını
açtı, içeri girdi, dışarı çıktı. Bize “ne öyle sabahın köründe geldiniz?” diye
çıkıştı. Asık yüzü ve heybetli bakışları ve üstelik de bu sorusuyla bizi
korkuttu aslında Göz Hemşiresi.
Biraz kem küm ettik, ama kliniğin kapısından da
ayrılmadık, kuyruğa kalmayalım, diye.
Sonra, anlaşılan Göz Hemşiresinin “doktorculuk”
oynama hevesi kabarmış olmalı ki bize “haydi sizi doktor gelmeden bir muayene
edeyim” demez mi?
Bizi kapıdan kliniğe içeri aldı.
O meşum panonun önüne, yani o ışıklı panonun önüne,
yani göz tıbbındaki adıyla SNELLEN IŞIKLI GÖZ EŞELİ’ nin karşısına oturttu.
Eline bir ince çubuk alan Göz Hemşiresi bize
panodaki harfleri okutmaya başladı.
Önce ben başladım ve üst sıralarda yazılı iri
harfleri okudum, ama alt sıralardaki harfleri okuyamadım.
Göz Hemşiresi beni nasıl azarladı “geç geç, geç
şuraya, okuyamıyorsun işte” dediğinde, nasıl da üzülmüş ve “tamam artık, buraya
kadar” demiştim.
Cafer ise hiç takılmadan bütün panoyu bir çırpıda
okumuştu.
Göz Hemşiresi hızını alamamış, bana “bak gördün mü
arkadaşın nasıl okuyor” diye adeta ders vermeye çalışmıştı.
Biz aslında bir ön muayeneden geçmiştik, Göz
Hemşiresinin ön muayenesinden.
Nedendir bilmiyorum yine, Göz Hemşiresi bize o ön muayeneden
sonra “kliniğin dışına çıkın, orada bekleyin,” demek, yerine bize birer
sandalye gösterip kliniğin içinde oturup doktor gelene kadar beklememizi
söyledi.
İşte ben de o 18 yaşında cepheye gönüllü giden genç kız
çocuğu LENKOVA’ nın benden tam 30 yıl önce yapmış olduğu gibi, “o meşum” panoyu
ezberime kazımıştım.
Sonra göz doktoru geldi.
Önce Cafer geçti muayeneden, sağlam.
Sonra ben geçtim, en alt sırada biraz takıldım, ama
geçtim, sağlam.
O sayede, Göz Hemşiresi sayesinde, 4 yıl IŞIKLAR
ASKERİ LİSESİ’ nde okudum ve mezun oldum.
*) O meşum pano aslında Snellen
Işıklı Göz Eşeli, olarak bilinen ve göz uzmanları tarafından görme keskinliğini ölçmek
veya bir hastanın yardım almadan ne kadar iyi görebileceğini ölçmek için
kullanılan ve Hollandalı göz doktoru Hermann Snellen tarafından 1860’larda
geliştirilen Snellen göz grafiği çizelgesidir.
SANİYE-YETER-GÜNER
Yurt Gezilerimize hekimlerimiz de gelirdi, hemşirelerimiz
de.
Onların varlığında biz kendimizi daha bir güvende
hissederdik.
Saniye ve Yeter’in hemşireliğini göreve yeni
başlayan Güner kızımız Covid19 mücadelesinde en ön cephede hastanede
mücadeleyle devam ettiriyor, bayrak Güner kızımızda.
Saniye ve Yeter için, Güner kızımız için ne mutlu
gün.
Selam olsun Hemşire Florance NIGHTANGALE’ e
Saniye ve Yeter kardeşlerimize ve kızımız Güner’e.
Muhabbetle,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder