AY – AYNA
– MİRAT – MIRROR
Eskiler
sözün sonunda hep şunu derdi:
Emr-i
bil maruf
Yehn-i
anil münkir
(iyiliği emreyleyen / kötülüğü yasaklayan)
Yaratan,
Yüce Gök, Kutsal Işık, bizi, insanları böyle eylesin anlamındadır.
Şair
de bir başka söyler,
(…)
Kim
bilir kimden umarız emr-i bil marufKim bilir kimden umarız yehn-i anil münkir
Bize yalnız oğulları asılmış bir kadının memeleri itimat telkin eder.
(…)
(İsmet Özel)
***//***
Can,
insandı, insana Can diyoruz.
Canan
ise, “can içinde Can”dır bu yolda. Bir sohbetimizde söz
etmiştik.
Kalecikli
Mir’ati Baba vardır bir de, 19. yüz yıl sonlarında yaşamış
bir ulu ozan, Can-an onun nefesinde başka bir
anlam kazanır.
Zincir
kar eylemez bizlere sofi
Bin
can ile bir canana bağlıyızOkuduk anladık emr-i marufu
Hükmü bakii adil hana bağlıyız
Yârimizi
seçtik, ağyarımızdan
Kimse
vakıf olmaz esrarımızdanDönmeyiz Mir’ati ikrarımızdan
Hacı Bektaş, pir sultana bağlıyız
Mir’ati
(Emr-i maruf : iyiliği yayma
Ağyar : yabancı, el Mirat : ayna)
Hep sırlar
gizlidir, kim vakıf olabilir bu esrara, mirat neyi yansıtır, ışığı mı,
aşk-ı sırrı mı, miratı tutunca yüzüne kaç kişi görebilir kendi
ağyarını, ağyar kim, emr-i maruf varsa, yehn-i münkir de vardır.
Yehn-i
münkir: kötülüğü yasaklama
***//***
Ayna, kelimesinin de “ay” ile ilgisi var.
Ayna, kelimesinin de “ay” ile ilgisi var.
Eski çağ, Hitit –
Frig figürlerinde, buluntularda bronzdan yapılma
aynalar göze çarpar. O aynalar “ ayın “ somutlaşmış halidir
aslında.
Bir de eski çağ
kültürlerinden Hitit – Sümer, oradan Roma ve tek tanrılı dinlere, islamiyete, oradan
Alevi – Bektaşi inancına geçen “ay ve gün “kültü, tapınımı vardır.
Ay Ali’dir, gün
Muhammed.
Tevhid, birleştirme,
bir etme demektir. Ali ile Muhammed , gün ve ayın birleşmesi anlatılır, sembolize edilir.
Alevi tevhidleri
çok etkileyicidir ve Sabahat AKKİRAZ çok içten ve duygulu
söyler.
Buradaki “ ay ve gün “
sembolü Sümer’den gelir.
Osmanlı ve sonra Türkiye
Cumhuriyet’ i ay ve günü Doğu Roma’ dan alıp bayraklaştırdı.
Gün aslında burada “
yıldızdır”, ay ise “güneş”, ışığı veren.
***//***
Aynaya, “aya” bakacak
gücümüz var mı?
Aynaya bakınca
kendimizi mi görürüz? Korkmadan bakabilen ne görür ay-nada?
Bir de “tuttum aynayı
yüzüme, Ali göründü gözüme”, diye özetlenen bir Alevi
felsefesi vardır.
Burada, görünen Ali
değildir elbette, aynayı yüzüne tutabilmektir mesele.
Anadolu
köylüsü ta Sümer’ den bu yana bu sorunun yanıtını arar, tarım
ve ormancılık işin en kolay çözülmüş sorunudur.
***//***
Osmanlı
16. Yüz yıla kadar aslında Anadolu’ nun yerli halkı olan, günümüze
kadar pagan inanç unsurlarını taşıyan
şimdi Alevi dediğimiz ,“ Alevilere”,“Işık Taifesi”, diyor, aynı
anlama gelmek üzere, alevi birisine “ışık”,
diyor.
***//***
Bir
de insanların çocuklarına neden “ışık” adını verdiğini hep merak
ederdim, anlıyorum.
***//***
Bir
de fırtınalı yıllardan, bizim devrimci gençlerimizden Ömer
AYNA vardı, bir insanın soyadının neden ayna
olduğunu merak ederdim.
Mirati
Baba’yı okuyunca, soru sormanın ne kadar anlamsız
olduğunu anladım.
Mirat,
ayna demek.
Ayna
ay demek.
Ay
ışık demek.
Alevi
yoluna kadar gelen ta Hititlerden bu yana ana
tanrıçaların “ Arinna,
Kubaba,
Kibele, Artemis, Diana “ elinde tuttuğu “ayna”
figürlü heykelcikleri çok ünlüdür.
Elde
tutulan aslında “ay, aslında ışıktır”.
Mirror bunca sözü yansıtabilir mi acaba?
Madem
ki “ay-na” dedik, son sözü Aziz Nesin söylesin bir şiirinde.
AYNANDA KALACAKSIN
Boşuna
uğraşıyoruz gizlemek için
Bir
zaman gizlesek de
Gün
gelir gizlenemez
Açık
gözlerime bakarlar o gün
Aşk illa ki,
Recep Babayiğit
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder