21 Ağustos 2022 Pazar

KÖSTEKLİ GÜMÜŞ SAAT-KÜLT KİTAP-KIRMIZI BOYALI AHŞAP KUTU-KAYIŞDAĞI KAMPÜSÜ-KÖPEK-KUDUZ-KIRGIZİSTAN VE AZ KALSIN…

Bazı renkler, bazı sayılar, bazı çiçekler, bazı hayvanlar peşinizi bırakmazlar, siz nereye gitseniz orada sizi karşılar veya siz de orada onlara rastlarsınız.

Bazı roman ve film kahramanları da öyledir, gölgeler gibi sizi takip ederler, gerçek veya sanal dünyada hep peşinizde olurlar. Sizi rahatsız edip etmemeleri söz konusu değildir, ama peşiniz sıra gelirler.

Belki de biz onları peşimiz sıra getiririz gittiğimiz yerlere.

Anılar da öyledir. Üstüne üstüne gelir insanın.

Bütün bunları anlatamaz, açıklayamazsınız ve onların hepsinin ortak adı “Kabus” olur.

Kabuslarım yok, olmadı da. Ama “K” ile başlayan hurufatın ne diye peşimde dönüp durduğunu hiç anlayamam, bir hayra yoramam.

İlk Arif IRGAÇ Üstadımızın romanı “Kervankıran’da” karşılaştım “K” hurufatıyla. Sonra sevgili dostumuz Jale BAYAV ile takip etti beni bu hurufat. İşin içinde bir şey mi var, anlayamıyorum.

Kabus mu? Hayır, “K” hurufatı hiçbir zaman kabusum olmadı. Ama bu yazımın da konusu oldu.

Yazalım o halde.

KÖSTEKLİ SAAT

1850’li yıllardan gümüş bir cep saatiydi. Halkın “Köstekli Saat” dediği cep saatlerinden.

Beni saate çeken şey onun gümüş olması değildi elbette. Beni saate çeken şey onun 1850’li yıllardan kalması ve hala çalışıyor olmasıydı.

Kösteği yoktu.

Bir gümüş köstek ona çok yakışırdı.

Gümüş cep saatini aldıktan sonra ona bir de gümüş köstek aldım.

Gümüş köstekli cep saati, 1850’lerden

Saat saat de, köstek de ne oluyor?

Başka anlamlarının yanında, Selatin camilerinin ağır ve kanatlı avlu kapıları kilitlendikten sonra emniyet olarak sağlam kalması için kanatların her ikisine de arkalarından vurulan ağır ve döğme demirdir köstek.

Anadolu’nun bazı yerlerinde, Eğin’de eski konaklarda avlu kapıları kilidin arkasından köstek vurulmadan hala kapatılmaz.

 

 Süleymaniye kapısı kösteği 3

 Süleymaniye kapısı kösteği 4

                                         

                               Cedid Valide Camisi-Üsküdar kapı kösteği, sağ ve sol kanatlar

KİTAP

Köstekli saat ile kitabın ne ilgisi var, demeyin veya onları bir araya getiren nedir, diye sormayın.

Bunun cevabını ben veremem. Bunun cevabını Ahmet Hamdi TANPINAR verir o kült eseri SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ romanında. 


 KIRMIZI KUTU

Yine “K” ve yazmaya devam edelim.

Köstekli saat, kitap ve kırmızı kutu nasıl bir kombinasyonla bir araya gelecekler? 

Köstekli saat alındı.

Tanpınar’ın daha önce ve defalarca okunmuş olan “Kitabı” “Kitaplık” rafından indirildi.

Tahtakale’den “Kitap” formunda ham tahtadan bir kutu alındı.

Kırmızı akrilik boya ile boyandı. 

Kitap formunda kırmızı akrilik boyalı kutu

KAYIŞDAĞI KAMPÜSÜ

29 Haziran 2022, Çarşamba günü “Kızımın” mezuniyet töreni için Yeditepe Üniversitesi “Kayışdağı Kampüsü’ne” gittim.

Tören bitti.

Kızım Ülke’ye bir mezuniyet hediyesi vereceğim.

Bu hediyenin ne olduğunu söylemem gerekiyor mu artık?

Gümüş köstekli gümüş bir cep saati, değil mi?

Evet, doğru, ama bütün bunlar, yani gümüş köstek, gümüş saat ve isterseniz daha sayalım, yukarıda anlattığımız kitap ve kırmızı akrilik boyalı kutu asla sadece kendi hallerinde birer nesne değillerdir.

Onların da hem ayrı ayrı hem de bir araya geldiklerinde kendi ruhlarının olduğunu fark etmeniz gerekiyor.

Nasıl mı?

Bu bir “Kolektif çalışma” ürünüdür.

KOLEKTİF ÇALIŞMA

Gümüş saat alındı. Ona gümüş bir köstek takıldı. Saat artık bir “Gümüş köstekli” cep saattir.

Tahtakale’den kitap formunda ham tahtadan bir kutu alındı ve kutunun içi, dışı her yeri kırmızı akrilik boyayla boyandı.

Tanpınar’ın SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ kitabı kitaplığın rafından indirildi.

Neşter keskinliğinde ve inceliğinde bir maket bıçağı alındı.

Tanpınar’ın kitabı rastgele ve orta yerinden açıldı.

Gümüş köstekli saat kitabın açılan orta yerine kondu ve aldığı şekil çizilerek bir şablon hazırlandı.

Hazırlanan şablon neşter keskinliğinde ve inceliğinde bir maket bıçağıyla bir cerrah titizliğinde oyuldu.

Oyulan yere gümüş köstekli saat yerleştirildi.

Bu oyuk kitabın bundan sonraki hayatında gümüş köstekli bir cep saatine yurt ve yuva olacaktır. Gümüş köstekli cep saati ise iki günde bir kurulmak için yerinden çıkacak, dış dünyaya bakacak, diğer kitaplarla sohbet edecek ve sonra geri yuvasına dönecek. 

Neşter keskinliğinde ve inceliğinde maket bıçağı

Bir cerrah titizliğinde orta yerinden oyulan kitabın içine yerleştirilen köstekli gümüş saat kitapla birlikte kırmızı akrilik boya ile boyanmış kitap formundaki ahşap kutuya yerleştirildi.

Kitap yerleştiği kutudan oynamasın, yerinden düşmesin diye arka kapağı kutunun zeminine yapıştırıldı.

Kitabın oyulmuş ve direnç olarak zayıflamış olan sayfaları zamanla aşınıp yırtılmasın diye birbirlerine yapıştırıldı.

Kırmızı akrilik boyalı kutu içinde bulunan kitabın arasına yerleştirilen gümüş köstekli cep saati kırmızı bir karton ambalaj içinde kızım Ülke’ye mezuniyet hediyesi olarak verildi.

Kızıma hediyeyi öylece, “Al sana bir hediye” deyip veremezdim..

Kısaca da olsa ona hediyenin şeklini, hazırlanışını, hikayesini anlatmam gerekiyordu.

Anlattım.

Ülke çok mutlu oldu. Mutluluğu şaşkınlığına karıştı.

Köstekli gümüş saatin, kitabın, kutunun kolektif çalışması bir hediyeye dönüşmüştü. Hepimiz ve herkes mutluyduk.

Ülke’nin şaşkınlığı

Kırmızı kutu içine yerleşen Tanpınar kitabı

 

Orta yerinden oyulmuş Tanpınar kitabına yerleşen gümüş köstekli cep saati

KURT KÖPEĞİ

Mezuniyet töreni bitti.

Saat 14.00.

Kayışdağı Kampüsü’nden ayrıldım. Yürüyerek Kayışdağı Caddesi’nin bana göre sol tarafındaki kaldırımından aşağıya iniyorum.

Kaldırımın evlerden yana olan sol tarafını kullanıyorum. Elindeki uzun ip tasmasıyla irice bir kurt köpeğini gezdiren ve karşımdan, ama kaldırımın sağ tarafından gelen adamı son anda fark ettiğimde adamın uzun ip tasmasından kurtulan irice kurt köpeğinin sağ tarafımdan üzerime atıldığını gördüğümde her şey çok geçti artık.

İlk tepkilerim hayvana “Hoşt” demekti, ama arka ayakları üzerine dikilerek sağ kolumu tam da dirseğimden ısıran köpeğin boyu boyuma geliyordu.

Köpek kaşla göz arasında bana neden saldırdı?

Neden dirseğimi ısırdı?

Acaba köpek bir eğitim köpeği miydi ve benimle eğitime katıldığını mı hisseti ve o nedenle dirseğimi ısırdı?

Köpeğin üst çenesi sağ kol dirseğimin üstüne, alt çenesi de dirseğimin alt tarafına gelecek şekilde saldırIya uğramıştım.

Ama köpek ısırdığı dirseğimi tepki vermemle birlikte kısa sürede bıraktı. Tepki vermeseydim köpeğin o güçlü çeneleri dirsek kemiklerini kırabilir, kolumdaki  damarları parçalayabilir, beni yere düşürerek üzerime çıkabilirdi.

Köpeğin sahibi köpeğini geri çekti.

Tepkim artık köpeğin sahibineydi. Hem kızgınlığımdan hem de canımın acısından bağırıp çağırırken köpeğin sahibi adam “Bi şey yok bi şey yok” demez mi?

Tepkim üzerine adam hemen köpeğiyle birlikte ortadan kayboldu.

Canım acıyor. Kolum kanıyor.

Damarların durumu iyi, ama ısırık izlerinden kan akıyor. Tam dirsek kemiğine gelen yer ödemden olacak yumurta kadar şişmiş.

Hastaneye gittim.

Hemen yarama pansuman yaptılar. Dirsekte kırık olma ihtimaline karşı röntgen filmi çekildi, kırık veya çıkık yok.

KUDUZ

Köpeği bilmiyorum, sahibini tanımıyorum. Kuduz ihtimaline karşı ilk doz aşımı acil servisinde oluyorum.

Doktor geriye daha üç doz aşı olmam gerektiğini söylüyor.

Görevli hemşire ilk aşı dahil aşı tarihlerini bir aşı kartına yazıyor ve kartı bana veriyor.

İkinci doz aşıya gitmeden önce kolumun neredeyse tamamının anormal derecede morardığını gördüm. Endişelendim. Aşıya gittiğimde klinikte görevli hekime kolumdaki morluğu gösterdim. Hekim bunun normal olduğunu ve 18 gün içinde hiçbir morluk kalmayacağını söyledi.

Aşı kartına bakıyorum, son, yani dördüncü aşı tarihi 09-17 Temmuz tarihleri arasında Yurt Gezginleriyle yapacağımız Kırgızistan gezisi içine geliyor.

Kırgızistan gezisine kadar diğer iki aşıyı hastanenin kuduz kliniğinde oluyorum.

Geriye son doz aşı kalıyor.

Moraran ve diş izleriyle sağ kol


VE AZ KALSIN…

Üçüncü doz aşıdan sonra kuduz kliniğindeki hemşireye ve hekime son doz aşı tarihine gelen tarihte yurt dışında olacağımı söylüyorum.

Hemşire üçüncü doz kuduz aşısıyla son doz aşı arasında 18 günlük bir süre olduğunu, endişe etmeden yurt dışına gidip gelebileceğimi, söylüyor.

Rahatlıyorum.

Kırgızistan dönüşü, 18 Temmuz tarihinde dördüncü ve son doz kuduz aşısını da olarak rahatlıyorum. Aşı kartımda önceden yazılmış tarih, 18 Temmuz olarak düzeltiliyor.

Kolumdaki morluk gerçekten de tamamen kayboldu.

Az kalsın,

Sağ kolum dirseğinden kırılacaktı,

Kolumdaki damarlar parçalanacaktı,

Kuduz olacaktım,

Kırgızistan’a gidemeyecektim.

Sevindiğim tek şey ise, bütün bunların mezuniyet töreninden sonra olmuş olmasıydı.

Yoksa az kalsın o kırmızı akrilik boyalı ahşap kutu içindeki kitabın orta yerine yerleştirlen gümüş köstekli cep saatini kızıma hediye olarak veremeyecektim.

Beni asıl üzecek olan da bu olurdu.

Neyse ki gümüş köstekli cep saati, kitap, kırmızı kutu hepsi bir kolektif çalışma ürünü olarak kızım Ülke’nin kitaplığında yerini buldular ve huzur içinde Tanpınar’la sohbet ediyorlar. O kült kitap orta yerinden açılsın ve gümüş köstekli cep saati bir kere daha görünsün diye Tanpınar arada saatin kaç olduğunu soruyordur eminim

Bu kadar “K” hurufatının yaşanmış bu hikayede bir araya gelmesi tesadüf değildi elbette, ama bunun bir hikmeti olsa gerek.

Bu üçüncü “K” hurufatı oluyor. Peşimi ne zaman bırakacak bilemiyorum. Üçü de ayrı bir hikaye olarak yazıldı.

Muhabbetle, 

2 yorum:

  1. Müthiş bir anlatım dili ... Çok anlamlı bir hediye ..kaleminize sağlık Recep bey
    B.B. VARLIK

    YanıtlaSil
  2. Harika bir anlatım Dayı👏👏Ayrıca hediyeyi çok beğendim …

    YanıtlaSil