21 Haziran 2018 Perşembe

BİR KADINI YENMEK & EĞDİRME FESİNİ KALKAR GİDERİM




Bugün 21 Haziran.

Kuzey Yarım Küre’ de “yaz ekinoksu”, yaz gün dönümü.

Yani, bugün en uzun gün, en kısa gece.

Bugünden sonra günler yavaş yavaş kısalacak.

Halk takvimine göre ise bugün Kiraz ayının sekizinci günü.

***//***

Lakonik konuşmadan söz etmiştik.

Adı ta Hititlerden bu yana değişmeyen, Zela’ ya, Zile’ ye gittiğimizde gördük ve yaşadık yeniden, dünyanın belki de en unutulmaz lakonik sözünü: “geldim – gördüm – yendim.

Julius Sezar MÖ 47 yılında, ta Mısır’dan kalkıp, Anadolu içlerine, Zile’ ye gelerek Pontus Kralı VI. Mihtridates’ in oğlu II. Farnekes’ i 02 Ağustos’ ta, Zela’ da yendiğinde bu söz dünya tarihine geçer ve günümüzde bile her vesileyle söylenir olur.

Helenlerin ana karasında bulunan Lakonya ve orada yaşayan Lakonlar ve “lakonik konuşmalar” başka bir yazımızın konusu olsun.

Bizim konumuz Anadolu köylüsünün “söz tasarrufu” konusunda, lakonik konuşma konusunda Lakonlardan hiç de geride kalmadığını görürüz.

***//***

Eski Türklerde çocuklara isimlerin nasıl verildiğini anlatmıştık.

Çocuklara isim  vermenin hiç de öyle sıradan bir şey olmadığını, çocuğun sadece ailenin değil, içinde doğduğu obanın, boyun, soyun bir bireyi olduğu ve boyun ve soyun devamı için bir can olduğunu ve onun çocuğa isim verilirken anne babadan ziyade, o boydaki, o soydaki bilici, ulu kam, bilge dediğimiz kişilerin çocuğa isim verdiklerini konuşmuştuk.

Kız alıp vermek de öyle kolay ve sıradan değildir Eski Türklerde.

Kız evermenin aslında “kız ebermek” olduğunu, ebermenin ise “soylamak” olduğunu, yani kızı evermenin aslında kızı “soylamak” ile eş olduğunu da anlatmıştık.

Kızı soylamak ise aslında kızın da içinde bulunduğu veya gideceği boyu, soyu, klanı, obayı soylamak, oraya iyi ve yeni bir soy götürmek olduğunu konuşmuştuk.

Soy hep anadandır.

Ananın soyu, kızın soyu ne kadar uzun devam ederse, boyun ve obanın soyu da o kadar uzun ve bozulmadan devam eder.

O nedenle bizde, Türkçemizde “soy isim” vardır.

Batı dillerinde soy isim yerine “sonraki – ikinci isim” kavramı vardır.

Soy isimler konusunu da başka bir yazımızın konusu olmak üzere bırakıyoruz.

***//***

Kızı istemeye gelenler kızı aslında ailesinden isterler, ama kararı obanın, soyun ulu ve bilge kişileri verir.

Kızın hangi obaya veya soya gelin gideceği veya hangi obadan veya soydan obaya veya soya gelin geleceği söz konusudur burada.

Gelecek kızın soyu oba ve soy için çok önemlidir, ailenin kararına bırakılamayacak kadar önemlidir.

Bu, kızın soyunun hem güzelliği, hem yiğitliği, hem savaşçılığı, hem doğurganlığı ile ilgilidir.

Göçebe konar göçer Türk boylarında sürekli savaş ve kavga halinde olan erkekler obada değilken, obayı ve geride kalan soyu savunmak kadına ve kıza kalır.

Obadan uzaklaşan erkeğin gözü arkada kalmaz, kadının savaşçı ve yiğit olduğunu bilir.

***//***

En güzel ve en anlamlı söz tasarrufu bizim türkülerimizde saklıdır.

Usta Neşet ERTAŞ “gönül dağı” derken, lakonik konuşur aslında, koca bir düşünceyi iki kelimeye “gönül dağına” sığdırır.

Bir Niksar Türküsü vardır, “Burçak Tarlası.“

Şahane 60’lı yıllarda dillerden düşmezdi.

Burçak tarlasında burçak yolan bilir ve bu türkü Niksar sınırlarını aşar giderken şehirli ahali ve aydınlar ise bu türküyü Tülay GERMAN’ ın ölümsüz sesinden dinlerdi.

Türkünün özü, nakaratında saklıdır.

Türkülerde her zaman söz tasarrufu olmaz. Bazen de eylem, hareket tasarrufu ifade edilir.

Bu türkünün nakaratında da söz tasarrufu değil, eylem, hareket tasarrufu saklıdır.

Eğdirme fesini yar yar kalkar giderim

Evini başına yar yar yıkar da giderim.

Burçak tarlası olan bir eve gelin gelen kız, sabah ezanında düşer yola, burçak yolmaya burçak tarlasına.

Kaynana hiç aman vermez.

Yola düşmeden önce gelin inekleri sağar, sütü pişirir, öyle gider burçak tarlasına.

Ama gelin öyle yorgun ve uykusuzdur ki, pişirdiği sütün köpüğünü, yani kaymağını yere düşürür.

Sabahtan kalktım da sütün pişirdim

Sütün de köpüğünü yar yar yere de taşırdım

Canından bezer gelin.

Kocası olacak adama derdini anlatmaya çalışır.

Adam gelini, karısını dinlemez.

Gelin artık aklını şaşırır hale gelir.

Türkü yetişir imdadına.

Sabahtan kalktım da sütün pişirdim

Sütün de köpüğünü yar yar yere de taşırdım

Burçak tarlasında aklım şaşırdım

***//***

Obadan kız istemeye gelen gence, genç ne kadar mahir, ne kadar yiğit, ne kadar soylu olsa da kız hemen öyle kolay verilmez.

Bütün bu maharetin, yiğitliğin, savaşçılığın sınanması gerekir.

Yanlış anlaşılmasın, sınanacak olan, yani bir imtihandan geçecek olan kızı istemeye gelen gençtir, ama o genç bu imtihanda obadan almak istediği kız ile birlikte imtihan edilecek, sınanacaktır.

Ok atacaklar kızla, at yarışı yapacaklar dörtnala kızla.

Ir, türkü söyleyecekler, atışacaklar kızla.

Ruhi Su seslendirir en güzel atışmayı Pir Sultan’dan:

(Oğlan başlar),

Allah Allah desem gelsem
Hakkın divanına dursam
Ben bir yanıl alma olsam
Dalında bitsem ne dersin

(Aldı kız)

Sen bir yanıl alma olsan
Dalımda bitmeye gelsen
Ben bir gümüş çövmen olsam
Çeksem indirsem ne dersin


İmtihan uzar da uzar.

Kızı almak kolay değildir obadan.

Sıra son sınava gelir, güç ve kuvvet, yiğitlik sınavı.

Kız ile oğlan güreşecektir.

Obanın ulu kişileri kızı almaya talip olan oğlanı güç sınavı için kız ile güreştirirler.

Oğlan kızı güreşte yenebilirse, kızı alabilir.

Ama oğlan ne kadar güzel ve mahir olsa da, kız aşık oldum, diye yalandan yenilmez oğlana.

Kız gücünün sonuna kadar güreşir oğlanla.

Kızı yenemeyen oğlan eli boş döner kızın obasından.

Zira barışta kızı yenemeyen bir oğlan, savaşta ve kavgada düşmanı hiç yenemez.

***//***

Burçak yolmaktan ve kaynana eziyetinden yılan, canı çıkan gelin kocasına durumu söyler, ”yeter artık bu hayat canıma tak etti.”

Kocası karısını hiç dinlemez.

Adam karısı ile konuşmaz bile.

Söz tasarrufu değildir artık burada ifade biçimi, bir eylemdir.

Adam karısını, yani burçak tarlasında aklını şaşıran gelini hiç dinlemez, karısının şikayetlerini hiç dikkate almaz.

Adam karısı ile hiç konuşmaz, onu dinlemediğini, onu dikkate almadığını “fesini eğdirerek” anlatır.

Eskiden, yani, bu türkü yakıldığında fes idi erkeklerin başlarına giydikleri.

Festen sonra kasket giymeye başladıklarında köylü erkekleri karısını değil sadece, karşısına geçen başkalarını da dinlemediğini, dikkate almadıklarını ifade edebilmek, gösterebilmek için, kasketini sağ tarafına, sağ gözünün üstüne indirir, köylülerin demesiyle, sağ kaşının üstüne yıkar ve bu “seni dinlemiyorum, hayır” anlamına gelirdi.

Bu ifade biçimi de lakonik bir ifade biçimidir.

Bu ifade biçimi bu güzel Niksar türküsünde, “fes eğdirme” olarak geçer.

Ama burçak tarlasında canı çıkan, aklını şaşıran kadın artık daha fazla dayanamaz.

Karısının şikayetlerine hep hayır anlamında fesini eğdirerek cevap veren adama kadın artık son sözü söyler:

Eğdirme fesini yar yar kalkar da giderim

Evini başına yar yar yıkar da giderim.

Evim barkım var, diye güvenme, “evini başına yıkarım”, der kadın.

Benim kocam olabilirsin, ama sahibim asla değilsin, “kalkar giderim”, der kadın.

***//***

Benim köyümde ve Çorum, Çankırı, Yozgat, Tokat, Amasya, Ankara köylerinde düğünlerde kız gelin olup evden çıkarken kız anası ile kız babası düğüne gelen köylünün ortasında meydanda güreştirilir.

Köyün tutucu olması falan hiç önemli değildir.

Bir gelenektir söz konusu olan.

Ama köylü bu geleneğin nereden geldiğini ve aslını bilmez.

Aydınlarımız ise Doğan AVCIOĞLU’ nun “Türklerin Tarihi” külliyatını okumadıkları için, eski Türklerdeki bu geleneğin günümüze kadar gelen ifadesinin kız anası ile kız babasının bu sembolik güreşleri olduğunu bilmeziler. İlkel bulurlar bu gösteriyi.

Burada artık obadan istenen kızın yerine, kız anası, kızı obadan isteyen oğlanın yerine ise, kız babasıdır semboller.

***//***

Son yıllarda feminist gruplar gösteri ve mitinglerde sıkça söyler oldular Burçak Tarlası türküsünü.

Feminist veya değil, hiç önemli değil, kadınlarımız da bilmez türkünün bir Niksar türküsü olduğunu, bu da hiç önemli değildir elbette.

Ama kadınlarımız asıl türkünün o nakarat bölümündeki yüklü anlamı bilmezler:

Eğdirme fesini yar yar kalkar da giderim

Evini başına yar yar yıkar da giderim.

“Beni dinle ulan”, der kadın aslında, “bana bak.”

“Beni dinlemiyorsan, evini başına yıkar, kalkar giderim”, der.

***//***

Bugün 21 Haziran, yaz ekinoksu.

21 Mart ise, gece ile gündüzün eşit olduğu, bahar ekinoksudur ve ertesi gün ise aydınlığın karanlığa karşı galip geldiği gündür. Gündüz geceyi yenmiş, uzamaya başlamıştır.

***//***

Kadın veya gelin veya kız hem obadan kız istemeye gelen oğlanı güreşte yenmiş, hem de burçak tarlasında aklını şaşırtan, onu canından bezdirerek fesini eğdiren adamı hiç takmayarak adamın, kocasının başına evini yıkıp kalkıp gitmiştir.

***//***

Ak, karanlığa galip gelmiştir.

Ak, olan aydınlıktır.

Ak, olan kadındır.

Aslında kız ile oğlanın güreşi, gece ile gündüzün, karanlık ile aydınlığın, yin ile şinin, ak ile karanın güreşi, metaforik olarak ise savaşıdır.

Aydınlık olan hep kızdır, gelindir, kadındır.

O nedenle biz kadınlarımıza hep “ay kız, ay peri, ay tolun, ak kız, ay gerim, ay bala, ay sirma, aylin, aylir vb “ isimler koyar, öyle sesleniriz.

Ay beyazdır, ak’ dır, aydınlıktır.

Ay, kadındır.

Mahi koyarız kızlarımızın adını, “ay gibi” demektir, aya benzer demektir.

O nedenle  oğlanlarımıza hep, “kara bela, karakuş, kara demir, karaman, kara taş, kara kurt, karayılan vb “, isim ve veya soy isimleri verir, öyle sesleniriz.

***//***

Kadın aşktır.

Aşk yenilmektir.

Aşk illaki,

Recep Babayiğit

4 yorum:

  1. bir şeyi merak ediyordum. internette ararken yazınızı buldum. açıklayıcı güzel olmuş. işime yaradı.

    YanıtlaSil
  2. çok güzel anlatmışsınız fes eğdirme ne demek araken buldum yazı o kadar güzel ki tamamını okudum.

    YanıtlaSil
  3. Beğendiğinize sevindim, başka bir yazımın başlığı İKİSİ KADIN ÜÇ TIRPAN, kimseye fes eğdirmeyen bir hayatınız olsun. Muhabbetle,

    YanıtlaSil