17 Nisan 2018 Salı

SİTTE-İ SEVR, KAPIYI ÇEVİR


18 Nisan’da geçen sene yazdık ve o gün için “Avrul Beş”, dedik ve devamında “kork Avrul’ un beşinden, öküzü ayırır eşinden”, demiştik. 

O gün tam da bu sözü doğrular bir gün yaşamıştık batı bölgelerimizde, dışarıda hava sıcaklığı 1 dereceye kadar düşmüştü.

Doğu bölgelerimizde ise, şiddetli kar fırtınaları görülmüştü. 

Belki de Anadolu’nun bazı yerlerinde, yüksek yaylalarda “eşlerinden ayrılan öküzler” donup kalarak ölmüştü.

Belki de eşlerinden ayrılan öküzler geri gelmediler ağıllara.

Pekâlâ bu eşlerinden ayrılan öküzler nereye gittiler?

Halk Takvimi ona da bir cevap veriyor ve

El Cevap:

21 Nisan “Sitte-i Sevr”, yani “Boğanın Altısı”, yani “Altı Öküz Günü.”

Yani?

Yani, 21 Nisan gecesi güneş Kuzey Yarımküre’ de boğa burcuna giriyor ve altı gün devam eden şiddetli soğuklar ve fırtınalar yaşanıyor.

Burada boğa, şu bizim bildiğimiz, yani Avrul’ un beşinde eşinden ayrılıp kaybolan öküzdür, başka bir şey aramayın.

Bak şu eşinden ayrılan öküze, şimdi de “Sitte –i Sevr”, diyerek yani “altı öküz günü”, diyerek bize yine soğuk hava üfürecek.

Bizi, Yurt Gezginlerini, bu hafta sonunda Hattuşa’ da 21 Nisan, Cumartesi günü karşılayacak “o karla karışık hava” işte yine o eşinden ayrılıp kaybolan öküz tarafından yaratılacak ve 26 Nisan tarihine kadar altı gün sürecek.

***//***

O gün, yani 18 Nisan günü, yani Avrul Beş için bir halk sözü söylemiştik "kork Avrul’ un beşinden, öküzü ayırır eşinden.”

Pekala bugün için yani 20 Nisan gecesi için, yani “Sitte-i Sevr” için halkımızın söylediği bir şey yok mu?

 Olmaz olur mu, var elbette. Hemen birkaç tanesini sıralayalım öyleyse.

“Sitte-i sevr, kapıyı çevir”

“Sitte-i sevr, odunu devir”

“Sitte-i sevr, her saati bir devir”

 ***//***

Öküz ile işimiz bitmedi daha.

Latinler öküze ”tauri – taurus”, diyorlar. Geçen sene İstanbul‘ un Taşları gezilerimizde bugünkü Beyazıt Meydanı’nın adının Doğu Roma – Bizans döneminde  “Forum Tauri”, yani “Öküz Meydanı”, yani Boğa Meydanı olduğunu anlatmıştık.

Bizim bugün Toros Dağları için kullandığımız  “Toros” kelimesi de “taurus – tauri” kelimesinden gelir. Bu sene Şubat ayında Çatal Höyük’ e gittiğimizde gördük, köy evlerinin duvarlarına neolitik dönemde, resmedilen Torosları, duvarlara gömülü boynuzlu boğa başlarını ve İvriz’ de Torosların uzantısı Bolkarlar’ı.

Kışın kar fırtınaları, yazın ise deli fırtınalar ve yağmurlar eser Toroslar’ dan kuzeye, Konya bozkırına.

20 Nisan, Cuma günü yola düşüp gideceğiz ve göreceğiz, Hititlerde öküz yani boğa tanrısal bir simgedir ve tanrıların başlarına geçirdikleri  miğferlerde ayırt edici özellik olarak hep “boynuz kıvrımları” bulunur.

Bu boynuzlar, boğanın boynuzlarıdır.

Araplar ise öküz için, “sevr”, diyorlar.

Sevr, yani öküz, Arapça’ da ne anlama geliyor acaba?

Arapça’ da öküzün, yani sevr’ in anlamını aradığımızda, karşımıza “reis” kelimesi” çıkıyor.

Buradan, yani reis kelimesinden bu hafta sonu bizim konumuz olan “Hititlere” gelecek olursak, reis karşımıza kral olarak çıkacak.

***//***

Lafı çok uzattık, ama laf lafı açıyor.

Madem ki 21 Nisan “sitte-i sevr” ve biz “sevr’ in” ne olduğunu öğrendik, o halde “sitte” , ne demek?

 Sitte, Arapça bir kelime ve Türkçe karşılığı “altı”, demektir.

Arami, Arabi ve Kürdi halklarda ve onlardan Anadolu halklarına geçen bir şekilde, doğan özellikle kız çocuklarının isimleri bazen onlara verilen numara ile belirlenir ve biz kız çocuklarını ve daha sonra yetişkin kadınları hep bu numaralarla çağırırız.

Örneğin, aile ikinci çocuğuna, “ikinci” anlamına gelen “Saniye” adını verir. Saniye‘nin buradaki anlamı “bir zaman dilimi”, değildir, ikinci gelen, sonradan gelen, ikinci, demektir.

Buradan hareketle, biz tarih kitaplarına II. Mahmut yazarız ve onu İKİNCİ MAHMUT olarak okuruz. Ama eğer Mahmut’un ikinci olduğunu bilirsek, ona “Mahmud-i Sani” , diyebiliriz, hanedanın ve saray tarihçilerinin dediği gibi.

Örneğin, yine

Aile dördüncü kız çocuğuna, bu anlama gelen “Rabia” adını verir.

Benzer şekilde, bizim IV. Murat olarak yazıp okuduğumuz sultanın hanedandaki adı  “Murad-i Rabi” olarak bilinir.

Gelelim yine, “sitte”, yani altı kelimesine, yani bugüne.

“Sitte” kelimesi de çok çocuklu ailelerde, altıncı çocuğa ve diğer isimlerde “Saniye – Rabia” olduğu gibi, altıncı ve hep kız çocuğuna verilir.

Biz “sitte” kelimesini “sitey” olarak okuruz ve Güney Doğu‘ da çok rastlanan bir kız / kadın ismidir.

***//***

Bir de “sitt – sitti – sittin sene” kelimeleri ve “Sitte-i Vilayet” diye bir tamlama var, bunları bir başka yazımıza  bırakalım.

***//***

21 Nisan gecesi “Boğa Burcu’na” girenlerden, yani “ben tipik bir boğayım”, diyenlerden biraz aman dileyelim, hafta sonunda yağıp gürlemenize biraz ara verin.

Bahar hepinizin baharı olsun.
Muhabbetle,

Recep Babayiğit

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder