27 Nisan 2018 Cuma

ÇORUM ETNOGRAFİSİ YA DA BİR EVİN BACASI OLMAK




21 – 23 Nisan tarihlerinde her sene olduğu gibi yine farklı bir Hattuşa Yurt Gezisi yaptık.

Gezi raporu yayınlanmadan önce Çorum Etnografisi ile rapora kısa bir giriş yapmak istedim.

Çorum’ da yaşamış ve büyümüş, Çorum kültürü ile şekillenmiş birisi olarak çocukluğumdan da gelen anıları paylaşmak istedim.

Paylaşmak güzeldir.

ÇORUM ETNOGRAFİSİ YA DA BİR EVİN BACASI OLMAK

Nedense müze, denince insanların aklına sadece arkeoloji müzeleri gelirken, diğer sayısız tür de müze, en yaygını da örneğin “etnografya müzesi“, çok kişinin aklına gelmez.

Çorum Müzesi’nin alt katı etnografya bölümü olarak düzenlenmiş. Buraya dışarıdan giriliyor, yani önce arkeoloji bölümünden çıkacaksınız, sonra dışarıdan etnografya bölümüne gireceksiniz.

Etnografya bölümüne girişte sizi, “İğdeli Kahve – Tıkı’ nın Yeri“, diye bire bir canlandırılmış bir kahve karşılıyor.



Kahveler, halk kültürünün her daim canlı tutulduğu mekanlardır.

Duvardaki ahşap radyodan Çorum Türküleri çalıyor durmaksızın, benim çocukluğumun türküleri.

Şu uzun gecenin gecesi olsam

Çorum’ da bir evin bacası olsam

Dediler ki nazlı yarın pek hasta

Başında okuyan hocası olsam

Radyonun hemen altında, garson duruyor, onun yanında ise, kahveye adını veren     “Tıkı“:

Çocukluğumdan hatırladığım, o “muhtar çakmağı” olarak bilinen çakmaklara “çakmak taşı ve benzin” satmak için kahvehane kahvehane dolaştığımız, Tıkı’ nın kahvehanesine girmeye çekindiğimiz ve görünce  köşe bucak kaçtığımız, ufak boyuyla, kara yağız, simsiyah saçı ve bıyığıyla, iri kemikli elinde tespihi ile ceketi omuzlarında, ayağında İskilip Çapulası ile Tıkı, Çorum’ un namlı ve son kabadayılarındandı.

O da, her emekli kabadayı gibi, son günlerinde geçimini kahve işleterek geçirmişti.

Tıkı’ nın kahvesinin bulunduğu yerin, mahallenin adı ise, İğdeli.

İğde, tüm Anadolu’nun ölümsüz ve mis gibi kokusu olan bir ağacıdır.

Çorum Türküleri’ nde ve folklorunda iğde ile ilgili o kadar çok şey vardır ki, benim hala dilimden düşmeyen ve aynı isimle güzel bir halayı olan “İğdeli Gelin“ türküsü vardır:

Kız pınar başında testi doldurur

Testinin kulpuna şahin kondurur

Kız senin bakışın beni öldürür yar

Derdimi dermanı iğdeli gelin

İğdesini aldırmış sevdalı gelin

Tıkı’ nın kahvesinin yanında ise Çorum’ la özdeşleşmiş bir leblebici dükkanı canlandırılmış.


Leblebi, nohuttan yapılan bir kuruyemiştir ve her yerde yapılabilir. Ancak, en iyisi Çorum’ da yapılır.

Çorum’ un kuru havası, bir zamanlar yetişen koçbaşı nohutları, bu işi usta – çırak işiyle sahiplenen esnaf, resimde görülen taş ocaklarda kavrulan leblebiler Çorum leblebisine ayrıcalık katıyordu.

Sıcak sıcak ocaktan çıkan leblebiler, resimde görüldüğü gibi kıl çuvallara konuyordu.

Çocukluğumun Çorum’ nda her iki tarafı da tamamen leblebici olan bir sokak vardı ve oraya, aynı işi yapan çarşı anlamında  “Leblebiciler Arastası“ , denirdi. En büyük zevkimiz, lüksümüz 25 kuruşa bir cep dolusu, sıcak kırık leblebi almaktı. Leblebici resimde görülen çelik kürekle leblebiyi doğrudan ceketimizin dıştan dikili cebine doldururdu, bundan hem o hem de biz memnun olurduk, o boş yere kese kağıdı harcamamış, biz de kese kağıdı ağırlığı kadar fazladan kırık leblebi olarak almış olurduk.

Bugün artık, fantezi de işin içine girmiş ve sayısız çeşitte leblebi var.

Ama taş ocaklı leblebici dükkanı bir elin parmakları kadar kalmış.

Ama o leblebiciler arastası şimdi AVM ve tüm dükkanlar Samsun çevre yoluna taşınmış.

Ama o canım Çorum nohudu yok artık.

Leblebi için nohut ta Kütahya’dan geliyor.

Bir zamanlar Çorum’ da da yapılan ve beyaz leblebi denilen ve aslında Ege kuruyemişi olan “sakızlı leblebi“ artık eski tadında değil. Doğal sakız yerine, kimyasal madde kullanılıyor.

Söz bu kadar leblebiden açılmışken, bizim grubun Yurt Gezilerinde dilinden düşürmediği bir türküyü daha söyleyelim hep birlikte:

Leblebi koydum tasa kız annem

Doldurdum basa basa kız annem

Benim yarim pek güzel kız annem

Azıcık boydan kısa kız annem


***//***

Bir insan neden bir evin bacası olmak ister?

Neden Çorum’ da bir evin bacası olmak ister?

Bacalar evlerin hiç olmazsa olmaz, ayrılmaz yapı parçalarındandır.

O evin içinde sevgili vardır, yar uyumaktadır ocak başında.

Siz ancak o evin bacası olursanız, o sevgiliye yakın olursunuz.

Siz o evde sevgilinin yaktığı ocağın bacasından çıkan alevli dumanı ancak o evin bacası olursanız hisseder ve ancak öyle yanarsınız ateş-i aşka.

Sizi yakan bacadan çıkan alevli duman mıdır, aşk mı, bilemezsiniz.

Siz o evin ocağında sevgilinin pişirdiği aşın bacadan çıkan mis gibi kokusunu ancak o evin ayrılmaz bir bacası olursanız hissedebilirsiniz.

Hasret çok derinse, kavuşmak için de çare yazmış Çorumlu ulu ozanlarımız:

“Gidin bir eve baca olun, ayrılmayın sevdiğinizden.”

Aşk illa ki

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder