11 Nisan 2021 Pazar

ADALET AĞAOĞLU’NUN SARI MERCEDES’İNDEN HATTUŞA’NIN SARI KUŞ’UNA SİMETRİK GEÇİŞLER

Adalet AĞAOĞLU “Fikrimin İnce Gülü” romanını[1] yazarken veya yazmadan önce hiç Hattuşa’ ya geldi mi bilemiyoruz ve bununla ilgili bir kayda henüz rastlamış bulunmuyoruz.

Ancak Adalet AĞAOĞLU Hattuşa’ ya gelmemiş olsa da roman kahramanı Bayram’ın Almanya’dan izinli gelirken gideceği köyüne, Ballıhisar Köyü’ne, Frig Kültürü’nde ise Pessinus’ a mutlaka gitmiş olmalı. Pessinus’ a gittiğimde Adalet AĞAOĞLU’ nun ziyaretini soracak olmuştum, kimseden bir bilgi alamamıştım.

Adalet AĞAOĞLU Pessinus’ a gittiği kadar Hattuşa’ya da gelmiş olsaydı romanda geçen yer, olay, şahıs, eylem, motorlu araç vb açılarından her iki yerleşim yerinde, yani Hattuşa ve Pessinus arasında o kadar çok simetriler, benzeşmeler bulurdu ki.

Yazarın kitabından uyarlanan ve başrolünde İlyas SALMAN’ ın oynadığı “SARI MERCEDES”[2] filminin adı romanın adının önüne geçerek romanı “SARI MERCEDES” olarak bilinir kılmıştır.

Biz de yazımızın konusunu SARI MERCEDES üzerine oturtarak başlığımızı “ADALET AĞAOĞLU’ NUN SARI MERCEDES’İNDEN HATTUŞA’NIN SARI KUŞU’NA SİMETRİK GEÇİŞLER” şeklinde oluşturduk.

Adalet AĞAOĞLU’ nun SARI MERCEDES’ i tamam da, Hattuşa’ nın SARI KUŞU da ne oluyor, diye soracak oluyorsanız, o zaman yazıdaki simetrileri, benzeşmeleri okuyunca “bu kadar tesadüf olur mu?” derseniz, cevabımızı biliyorsunuz: hayatta hiçbir şey tesadüf değildir.

   

Sarı Mercedes-Film

Fikrimin İnce Gülü-Roman

MOTORLU ARAÇLAR SİMETRİSİ

SARI MERCEDES VERSUS SARI KUŞ

Hattuşa ören yerinde her gün düzenli olarak yürüyüşler yapıyorum. Siz de Hattuşa’ ya geldiğinizde giriş kapısından girişte, daha bilet gişesine varmadan, sağ tarafta çamların altında park halinde sarı renkte, şirin bir Mercedes Unimog araç görürsünüz.

Bu park halindeki araç Hattuşalıların, Boğazköylülerln, Boğazkalelilerin ve onların demesiyle NİFİ Bey’in[3] SARI KUŞU’ dur.

Daha ilk bakışta sizi çocukluğunuza götüren oyuncak arabalara benzer o. Ona dokunmak, kapısını açıp içine binip, direksiyona geçmek istersiniz.

Ben ise bu şirin aracı görür görmez Hattuşa kazılarının arşiv fotoğraflarını tarayarak bu aracın nerelerde ve ne maksatla kullanılmış olduğunu araştırırken, bu sarı Unimog aracın adının kazılarda kullanıldığı süre içinde “SARI KUŞ” olduğunu öğreniyordum.

Hep diyoruz, tarihler, olaylar, isimler unutuluyor. Hep bağlantılar gerekiyor. Bağlantılar da hikayelerle bütünleşiyor.

Hattuşa’nın SARI KUŞU ile Adalet AĞAOĞLU’ nun veya yaygın olarak bilindiği şekliyle İlyas SALMAN’ ın SARI MERCEDES’ i arasında nasıl bir bağlantı/lar olabilirdi?

İşte konumuz bu olunca, biz de yazımızda bağlantıları bir ören yerine girişten başlayan anlatım gibi, ören yeri girişinden, SARI KUŞ-SARI MERCEDES’ ten başlatıyoruz..

SARI MERCEDES

MODEL         : 1974

RENK            : BAL RENGİ

SERİ              : 230 4

SAHİBİ          : BAYRAM (ÜNAL)

Sarı Mercedes’in sarılığı onun “bal rengi” oluşundan kaynaklanıyor. Nitekim Bayram Mercedes’ine “Balkız,” diyor.



SARI KUŞ

MODEL         : 1969

RENK            : SARI

SERİ              : 421

SAHİBİ          : PETER NEVE - ALMAN ARKEOLOJİ ENSTİTÜSÜ-BOĞAZKALE KAYMAKAMLIĞI

 

Müze avlusunda kendi halinde

Ören yeri girişinde çamlar altında

 

Sarı Kuş tam teçhizat iş başında

Sarı Mercedes Bayram’ın özel aracı iken, SARI KUŞ Nifi Bey’in kazı başkanlığı sırasında bedelini kendi cebinden ödeyerek aldığı ve sonra Alman Arkeoloji Enstitüsü üzerine kaydettirdiği, bizzat Nifi Bey’in kendisinin sürerek Almanya’dan getirdiği araçtır.

SARI MERCEDES özel amaçla kullanılırken, SARI KUŞ Hattuşa kazılarına girmesiyle kazıların her alanında, ön ve arka millere takılan teçhizatla vinç, kazıcı, yükleyici, çekici vb olarak kullanılmış ve kazı ekibinin işini çok kolaylaştırmıştır.

SARI KUŞ ekonomik ömrünü doldurduktan sonra Boğazköy Müzesi’nin avlusunda sergilenirken adeta çürümeye terk edilmiştir. Alman Arkeoloji Enstitüsü ile Boğazkale Kaymakamlığı arasında yapılan bir protokol ile SARI KUŞ kaymakamlığa hibe edilirken, araç kaymakamlık tarafından restore edildikten sonra aracın kaydı trafikten düşülmüş, Hattuşa ören yeri girişine, bugünkü yerine, çamların altına çekilmiştir.

YERLEŞİM YERLERİ ve BAŞKENTLER SİMETRİSİ

HİTİT - HATTUŞA – BOĞAZKÖY - BOĞAZKALE

FRİG – PESSİNUS – BALLIHİSAR

Romanda geçen köy, Ballıhisar Köyü / Pessinus Bayram’ın izinde gideceği köyüdür.

Yazarın, Adalet AĞAOĞLU’nun, bu köyü tesadüfen seçmediğini düşünüyoruz.

Yazar hem Pessinus’tan hem de orada yapılan kazılardan kesitler anlatır.

Sivrihisar ilçesine bağlı Ballıhisar Köyü il olarak Eskişehir sınırları içindedir.

Frigler dönemindeki adı ise PESSİNUS olarak geçer.

Hitit başkenti Hattuşa’nın bulunduğu yer ise 1987 yılına kadar Sungurlu/Çorum’a bağlı bir bucak merkezi iken, o tarihten sonra adı Boğazkale olarak değiştirilerek ilçe merkezi haline dönüştürülmüştür.

Hattuşa bilinen Hitit başkenti iken, PESSİNUS Frigya Kralı Midas’ın kurduğu Kybele Kültünün kutsal başkentidir.

İLK KEŞİFLER SİMETRİSİ

1834 CHARLES TEXIER

Sardes’ten başlayan “Kral Yolu” Pessinus’tan da geçiyordu.CHARLES TEXIER 1834 yılında başladığı Anadolu keşif gezilerinde Kral Yolu’nu izleyerek önce Pessinus’a, oradan da Ankara üzerinden Hattuşa’ya gelmiş olmalıdır.

Her iki kent ile ilgili ilk bilgiler Charles TEXIER’in 1834 tarihli keşif gezilerine dayanır.

TAŞ MİTİ İLE İLGİLİ (ROMANDA YAZILI OLMAYAN) SİMETRİLER

HATTUŞA – YEŞİL TAŞ MİTİ

PESSİNUS – KARA TAŞ MİTİ

Bu bölümde ele alacağımız simetriler romanda adı geçmeyen simetrilerdir.

Hattuşa’yı gezmeye devam ediyoruz. Bilet gişesinden sonra ilk durağımız BÜYÜK TAPINAK oluyor.

Hattuşa “Bin Tanrılı Kent” olarak tarihe geçerken, tapınak yapıları, en çok da 1 no’lu Tapınak-Büyük Tapınak göze çarpar.

Pessinus ise Kybele Kültü’nün kutsal başkentidir ve aynı çoklukta olmasa da muazzam büyüklükte tapınaklara sahiptir.

Tapınak alanlarında bizi en çok çeken ise taşlardır, Hattuşa’da “yeşil taş” Pessinus’ta “kara taş.”

Hattuşa’daki yeşil taş hala yerinde dururken, Pessinus’taki karataş yerinde olmadığı gibi onun bir zamanlar bulunduğu Kybele Kutsal Tapınağı da henüz bulunamamştır.

HATTUŞA – YEŞİL TAŞ MİTİ

Hitit mitolojinde ve Yazılıkaya Panteonunda yer alan ve “kaybolan tanrı” olarak bilinen “Kumarbi” yeşil taş mitinde şu şekilde yer alır.

“Kumarbi bir dağ doruğu ile birleşir. Birleşmeden bir diyorid (yeşiltaş) bir canavar çıkar. Kumarbi ‘bundan böyle ismi Ullikummi olsun,’ der.Krallık için göğe çıksın. Güzel Kumiya kentini (Fırtına Tanrısının Kenti) zaptetsin. Teşub’u devirsin.”[4]

Burada adı geçen yeşil taşın Hattuşa’daki yeşil taş olma ihtimali var mıdır? O taşın işlevinin ve neden Büyük Tapınak’ta durduğunun bugüne kadar sırrı neden çözülememiştir, hep soru işaretleri var.

Ama Kumarbi’nin birleştiği dağ doruğu Boğazkalelilerin “Kuş Tepesi” dedikleri tepe olabilir mi?

 

Kuş Tepesi – Kumarbi’nin birleştiği dağ doruğu?

Yeşil taş – diyorid      

PESSİNUS – KARATAŞ MİTİ

“Ana tanrıçanın şekilsiz taştan yapılmış kült heykelinin (Baitylos) gökten indiğine inanılıyordu. Kent Bergamalıların egemenliği altında kalmıştı, fakat Galatların saldırısına karşın buradaki rahipler sınırlı bir özgürlüğe sahip olabilmişlerdi. Kenti beş Frigyalı ve beş de Galat rahiple birlikte bir baş rahip yönetmişti. Strabon’a (XII, 567) göre rahipler dinsel etkinlikliklerinden çok yararlanıyorlardı. M.Ö. 204 yılında Roma Senatosunun Pessinus’a (ya da I. Attalos’a) elçiler gönderip, Kybele’nin kült heykelini Roma’ya getirtmesi ve orada Palatin üzerinde inşa ettirilen bir tapınağa bu heykelin yerleştirilmesiyle kent, çok büyük bir üne kavuşmuştu. M.Ö. 25 yılında Augustus, Galatia eyalatini kurunca, Pessinus Romalıların yönetimine geçmiştir.”[5]

Hattuşa’daki yeşil taşın da gökten indiği rivayet edilir.

Pessinus’taki karataşın Roma’ya götürülmesi de Kartaca ile savaşta Roma’nın bir türlü galip gelememesi ve kahinlerin galip gelebilmek için bu taşın Pessinus’tan Roma’ya mutlaka getirilmesi mitine dayandırılır.  

YAPI USTALARI SİMETRİSİ

PESSİNUS-BALLIHİSAR – İSMAİL USTA

“Evet, eli yakışırdı yakışmasına. Daha tee çocukken, iyi duvar örerdi bu. Asıl onun dedesi, Balkız, dedesi Ballıhisar’ın baş ustasıymış. Bir duvar örermiş ki, valla bilmem ama, makineden çıkmış gibi örermiş duvarlarını köy damlarının. Küçükken ben, efsane ediverirlerdi. Ballıhisar’ın o, Roma’dan mı ne kalma duvarlarını, bazı bu bizim Kezban’ın dedesinin ördüğü duvarlarla karıştırırlarmış. İlk kazıya geldiklerinde hani Ballıhisar’a, sormuş kazıcılar köylüye: “Bakın,” demişler , “kazdıkça ne duvarlar, ne temeller çıkıyor sizin köyün altından. Sizce bu, kimlerin işi?” Bütün köy halkı, ağız birliği etmişler gibi: “İsmail Ustanın işi” diyesilermiş.”[6]

Pessinus’ta bütün antik duvarların da İsmail Usta’nın ördüğüne inanılır.

Hattuşa’da nasıldır duvar ustalığı?

HATTUŞA –

AHMET DERİN USTA – AHMET DEMİRALAN USTA – MUSTAFA ARABUL USTA

Ballıhisarlılar bütün Pessinus duvarlarını İsmail Usta’nın ördüğüne inanırken ne Romalı ne Galatlı ne de Frigyalı ustaları bilir. Orada sadece İsmail Usta eli vardır.

Oysa Hattuşa’da üç değerli ustanın kazı başkanı mimar Peter NEVE – NİFİ BEY, teşviki ve yönetimi altında mükemmel bir şekilde ayağa kaldırdıkları YER KAPI doğu ve batı piramidal yapılarını görenler bu yapıların ta Hititler’den bu yana böyle mükemmel bir şekilde örülmüş ve günümüze kadar ayakta kalmış olduğunu düşünür, Nifi Bey’in ustalarının bu yapıları ayağa kaldırmış olabileceğini aklına bile getirmez.

Oysa bu doğu ve batı piramidal yapıların ayağa kaldırılmadan önceki hali içinden çıkılmaz derecede karmaşıktır, belirsizdir.

Ayağa kaldırılan Yer Kapı – Doğu Piramidal Yapı- oturanlardan en alt sıra sol başta NİFİ BEY

Fotoğrafın altındaki notta “ Nifi Bey’in restorasyon çalışmalarında yetenekli gördüğü kişileri yetiştirerek bir ustalar birliği oluşturmuş olduğu” yazmaktadır.

ŞOFÖRLÜK ÖĞRENME SİMETRİSİ

BALLIHİSAR-PESSİNUS-BAYRAM

ASKERLİK-MİNİBÜS ŞOFÖRLÜĞÜ-BALKIZ

Hattuşa gezi güzergahından çıkarak yeniden roman sayfaları arasında dolaşıyoruz.

Bayram izine kara yolu ile ve aracını kendisi sürerek gelir.

Ancak, askerlikteki şöforlüğü ve Polatlı’daki dolmuşçuluğu da onu izin yolunda acemi ve berbat bir şoför olmaktan kurtaramaz.

Bayram bunca yılda öğrenemediği şoförlüğü adeta o güzelim SARI MERCEDES üzerinde ve çok hoyratça öğrenmeye çalışır.

“Jandarma Başçavuşu, onun böyle cakalı, tumturaklı; üstüne bindikleri bir lunaparkın yalandan çarpışılan elektrikli arabalarıymışçasına kariyol sürüşüne sık sık öfkelenir:

“-Cakayı bırak, bokoğlu bok! Canımı sen vermedin. Sürdürürüm piyadeye haa.”

(…)

Askerliğin son ayları, hep bu huyundan ötürü Diyarbakır-Siirt İlleri Sıkıyönetim Komutanlığı emrinde geçti. Bu kez de, Diyarbakır Cezaevi yönetiminde görevli üsteğmenin cip sürücüsü olarak. Cezaevi’nin kapısına yaklaşırken, içerdeki bütün tutukluların birer delikten kendi sürücülüğünü, yalnız bunu seyrettiklerini sanırdı. Cipi hoplatıp zıplatıp iyice barbarlaştırarak koyverirdi taa karşıdan. Taş, tümsek tanımaz, onu sihirli bir Hint seccadesine benzetmek isterdi. Tek düşüncesi, bütün tutuklulara, bütün Cezaevi personeline, kendinin bir direksiyon başında olduğunu göstermek… Görenlere, daha çok bir merkebi hoplatıyormuş izlenimi verirdi ama. Yine de, cipin üstünde iken görünmeden, ilgileri toplamadan geçip gitmektense Bayram cipiyle Dicle’ye yuvarlansın, orda boğulup yitsin daha iyi. Böylece, üsteğmeni de, bir ere yapılandan daha çok horlama, dövme olanağı buldu Bayram’ı. Onu kayıştan geçirmediği zamanlar en tatlı sözü:

“-Oha hayvan! Oha hayvan! Oha öküzoğlu öküz, ohaa..” idi.”[7]

Bayram ta Almanya’dan binerek geldiği Balkız’ına da Sarı Mercedes’e de askerde kullandığı cip muamalesi yapar trafikte.

Askerlik sonrası minibüs şoförü olarak çalıştığı Polatlı-Şıhali-Haymana hattında da bir şey öğrenemez.

Öğrendiği bütün şoförlük köye varmadan BALKIZ’ı – SARI MERCEDES’i parçalamaya yeter.

HATTUŞA-BOĞAZKÖY-SARI KUŞ

Oysa altmışlı yılların sonuna doğru NİFİ Bey’in Hattuşa kazıları için Boğazköy’e getirdiği ve adını SARI KUŞ koydukları MERCEDES – UNİMOG aracın direksiyonuna geçmeyen kalmamıştır.

Bugün Boğazkale’de yaşları altmış ve üzerinde olan herkesin şöforlüğü SARI KUŞ üzerinde öğrendiği söylenir hala.

HİLE VE SAHTEKARLIK SİMETRİLERİ

BALLIHİSAR - BAYRAM’ IN İBRAHİM’İN YERİNE GEÇMESİ

LABORANTA RÜŞVET

Almanya’ya ilk göçmen işçi kafilesi 31 Ekim 1961 tarihinde yola çıkmıştır.

İbrahim sağlık kontrollerinden geçmiş, rapor beklerken Ankara’da köylüsü Bayram ile karşılaşır.

Bayram cin aklı ile İbrahim’i köye gönderir, burada bekleyip sefil olma, raporu ben sana gönderirim, der. Bayram bu arada raporu okuyarak dağıtan laboranta rüşvet vererek raporun üzerine İbrahim’in yerine kendi adını yazdırır ve İbrahim’in yerine Almanya’ya kendisi gider.

Bayram yaptığı hilenin, sahtekarlığın hesabını vermek şöyle dursun, yine mağdur, yine masum rolünü oynayarak İbrahim’in yerine geçmesini bile İbrahim’i korumak adına kendine yontar.

“Bak şu gidişe… Şu gidişe bak. İbrahim işte. İbrahim bu enezeliğiyle Alamanya’da ne iş görebilirdi? Ne işe yarardı oralarda? İki günde geri döndürürlerdi alimallah onu. Ondan sonra, büsbütün rezillik. Araya bir laborant girse neyse. Kaç kişi giriyor araya. Elindeki avucundaki püff, sen işyerini bulana dek. Bir de geri döndürdüler mi,yandın. İyi ki oturdu oturduğu yerde. Yatsın kalksın bana dua etsin. Oralarda yapamazdı İbrahim.”[8]

Bayram rüşvetin hikayesinden ziyade kendini masum, mağdur göstermeye devam eder.

“Ben o laboranta üç yüz lira… O zamanlar, etim ne, budum ne? Benim için üç yüz lira… Ha bir kolumu koparıp almışsın, ha açıktan üç yüz lira yedirmişin… O adam İbrahim’i çürük çıkardı… Sırasını ben almasam, başkası alacak… Yerine ben girmiş oldum olmasına ya, İbrahim çürük çıktıysa ben de eksildim… Hem de nasıl eksildim! Böyle olmasaydı, o Sirkeci’ de ben… Tren günü beklerken… Trene nasıl bindim sanki? Nah, altı karış sakal… Üç gece uykusuz…”[9]

HATTUŞA-BOĞAZKÖY-TOPAL MÜDÜR

Almanya’ya işçi göçü devam eder. İlk işçiler çalışmaya başlayınca Alman hükümeti gelen yabancı işçilere çocuk sayısına göre çocuk yardımı yapar.

Hattuşa-Boğazköy’de Bayram’ın yaptığı gibi rüşvetle başkasının yerine rapor alıp Almanya’ya giden oldu mu, bilmiyorum. Ama “Topal Müdür” olarak bilinen o zamanki bucak nüfus müdürünün Almanya’da çalışan köylülere istediği kadar çocuk kağıdı düzenlediği söylenir.

Karşılıksız olur mu hiç?

Derken işler o kadar karışır ki Topal Müdür işin içinden çıkamaz ve bir gün, 1968 veya 69 senesinde bucak nüfus müdürlüğü binası yanıp kül olur.

Yine rivayet odur ki nüfus müdürlüğü binasını o Topal Müdür’ün ateşe verdiğidir.

Yaşanmış bir hikayede Topal Müdür’ün dahlini görmek mümkündür.

Yakın zamanlarda Boğazkaleliler arasında bir arazi alım satımı olur. Araziyi alacak taraf tapuya gider. Tapu arazi üzerinde hak sahibi olup da orada hazır bulunmayan birisini daha sorar. Ama ne satıcı ne de alıcı taraf tapuda orada olması gereken kişiyi ne duymuştur ne de biliyordur. Herkes şaşkın. Nüfus kayıtlarında görünüp de tapuda görünmeyen kişi aranır, kimse işin içinden çıkamaz, böyle bir kişi yok, denir. Tam alım satım işi yatacak olurken, birinin aklına Topal Müdür gelir.

Tapuda aranıp da bulunamayan kişi de Almanya’da çocuk parası alabilmek için adına sahte çocuk kağıdı/nüfus kağıdı düzenlenen, gerçek hayatta hiç olmayan, olmamış birisidir. Durum anlaşılır. Şahitler bulunur, mahkeme kurulur ve aslında o çocuğun gerçekte doğmuş, ama ölmüş olduğu fakat nüfus kaydının silinmemiş olduğu ifadesi verilir, tapu işi hallolur.

Şimdi ilçe olan Boğazkale Boğazköy bucak merkeziyken köylülerin aldığı eski nüfus cüzdanlarında Topal Müdür’ün imzası bulunur.

Bayram yaptıkları yetmezmiş gibi, hala kendini mağdur göstermeye devam ededursun, Topal Müdür yaptıklarını bilir, ne mağdur ve masum rölü oynar ne de başka bir şey. Kesin çözümü bulur: Yangın

FİKRİMİN İNCE GÜLÜ

ADALET AĞAOĞLU – PETER NEVE (NİFİ BEY) – TUNÇ OKAN

Adalet AĞAOĞLU çok güzel bir roman yazmış. Romanı müthiş gözlem, şiirsellik, araştırma ve köy yaşantısını abartısız aktarmaya dayanıyor. Adalet AĞAOĞLU Hattuşa’ya gelmiş olsaydı, bu romanın yeni bir versiyonunu yazardı mutlaka.

Peter NEVE ( NİFİ BEY) Adalet AĞAOĞLU’nu tanımış ve onun yazmış olduğu bu romanı okumuş olsaydı, Adalet Hanım’ı mutlaka Hattuşa kazılarına davet ederdi.

Tunç OKAN romanın önüne geçecek kadar etkili bir karakter yaratarak, Bayram karakteri ile romanın adını da gölgede bırakmıştır.

İlyas SALMAN, Bayram karakterinin zirvesindedir ve ondan başka birisi bu karakterde çok silik kalırdı.

Romana adını veren FİKRİMİN İNCE GÜLÜ şarkısının plağını Bayram’a  hediye gönderen, Bayram’ın “seni alacağım,” diye oyaladığı Kezban ise filmin çekilecek ikinci versiyonunda çok güçlü bir karakter olarak karşımıza çıkacaktır.

Aramızdan göçen ADALET AĞAOĞLU, NİFİ BEY ve TOPAL MÜDÜRÜN ruhları şad olsun.

Muhabbetle,

 

 

 

 

 

 

 



[1] FİKRİMİN İNCE GÜLÜ-ADALET AĞAOĞLU-REMZİ KİTABEVİ- 1977 BASKISI

[2] SARI MERCEDES-1992 TUNÇ OKAN YAPIMI FİLM

[3] MİMAR PETER NEVE-Hattuşa kazılarının 1977-1993 yıllarındaki efsane başkanıdır.

[4] FALLUSUN ARKEOLOJİSİ-İSMAİL GEZGİN-SEL YAYINCILIK

[5] ANADOLU UYGARLIKLARI-ORD. PROF. DR. EKREM AKURGAL- NET YAYINLAR

[6] AĞAOĞLU-AGE- s. 296-7

[7] AĞAOĞLU, AGE- s.10-11

[8] AĞAOĞLU, AGE- s.235-236

[9] AĞAOĞLUI,AGE- s. 241

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder