Parayı
Lidyalıların bulduğu söylenir.
Kimin bulduğu
önemli elbette, ama asıl önemli olanı paranın bir değişim aracı olarak
ortaya çıkmasıdır.
Lidyalılara
gelene kadar ta Hititlere gidersek, ŞEKEL diye bilinen para birimini görürüz.
Lidyalılar sadece
parayı adeta bir pul haline getirmiş, yani sikke olarak darphanede
basmışlardır.
Lidyalılar
altınla oynuyor.
Tmolos dağından
gelen Paktalos Çayı altın taşıyor.
Bir zamanlar
dünyanın en zengin insanı olarak bilinen Lidya’nın efsane kralı Krezüs onca
zenginliği sona erip de Perslerin hazırladığı odun ateşinin üstünde
yakılacakken, ağzından düşürmediği SOLON SOLON SOLON kelimeleri sayesinde
aslında tarihin bilinen, ama kitapların yazmadığı bir değişime neden olmuştur.
Bu üçü de aynı olan
kelimelerin hikayesini anlatan Krezüs canını kurtarmıştır.
Hikaye mi ne?
Dedik ya konumuz
“değişik
hikayeler.”
Krezüs sadece
tarihsel bir değişime imza atmamış, aynı zamanda bizim kültürümüze de bir pay
çıkarmış ve Krezüs KARUN – HARUN olarak dilimize yerleşirken, asıl söz HARUN
KADAR ZENGİN OLMAK diye ezberimize girmiş.
Ama dilimize asıl
yer eden ise Kul Himmet’ in bir deyişidir.
Gafil Gezme
Şaşkın
Gafil gezme
şaşkın bir gün ölürsünDünya kadar malın olsa ne fayda
Söyleyen dillerin söylemez olur
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda
Bir gün seni
götürürler evinden
Hakkın kelamını kesme dilinden
Kurtulmazsın azrailin elinden
Türlü türlü yolun olsa ne fayda
Sen söylersin söz
içinde sözün varHakkın kelamını kesme dilinden
Kurtulmazsın azrailin elinden
Türlü türlü yolun olsa ne fayda
Çalarsın çırparsın oğlun kızın var
Şu dünyada üç beş arşın bezin var
Tüm bedesten senin olsa ne fayda
Kul Himmet
Üstadım gelse otursa
Hakkın kelâmını bile getirse
Dünya benim deyip zapta geçirse
Karun kadar malın olsa ne fayda
Kresüz onca değişim
aracı altınlarına rağmen üçü de aynı olan kelime ile hayatını değişirken,
aslında bize başka ve çok önemli bir nasihat da bıraktı:Hakkın kelâmını bile getirse
Dünya benim deyip zapta geçirse
Karun kadar malın olsa ne fayda
HER İŞİN SONUNA BAK
Karun hayatını ne
ile değiştirmiş olursa olsun, KUL HİMMET ÜSTADIN bu ölümsüz deyişi
hiç değişmeyecek
gibidir.
…/…
DEĞİŞMEK NEDİR?
Hikayeler çok,
ama biz yine de değişik olanlarını yazalım.
Köroğlu ile
Kiziroğlu cenge tutuştuklarında aşıklar vurur sazın teline.
Hay eden de haya
teper
Huy eden de huya teper
Türlü tevri cenge gider
“Bi değişik” demez halkımız,
değişik kelimesini bildiği ve başka, bambaşka anlamlarda kullandığı halde.Huy eden de huya teper
Türlü tevri cenge gider
Bi tuhaf deriz,
ama Anadolu ağzında onun karşılığı da “bi tevir” olarak duyulur.
Köroğlu’n da öyle
cenkler var ki, türlü tevir, çok değişik yani.
Bu söz bize aslında
“Osmanlı’da oyun çok” sözünü hatırlatıyor, neyse.
Ne de olsa
Köroğlu’nun yanında değişik, bi tevir bir
yardımcısı, AYVAZ var. …/…
İnsanlık tarihi salgınlar ve doğal felaketlerden daha ziyade savaşlardan söz eder. Çünkü en büyük kırımlar ve destanlara, romanlara, şiirlere, filmlere konu olan hep savaşlardır.
Savaşları ise
basit gibi görünen, ama değişik uygulamalar kazanmıştır.
Hititler savaş
arabalarının dingilini değiştirerek ağırlık merkezlerini değiştirmiş
ve hız ve üçüncü bir savaşçı kazanarak harp tarihine geçmişlerdir.
Hititlilerin
yaptığı basit bir değiştirme idi.
Oysa Hititler
dünyada demiri ilk kez ergitmeyi başardıklarında zamanın diğer süper gücü Mısır
ile tarihe geçen bir değişimi gerçekleştirmişti.
Hititler bir kilo
demir karşılığında, Mısırlılardan bir kilo altın alıyordu.
Değişime bakın?
DEŞİRİK YAPMAK
Aslında genizden
konuşmak gerekir bu kelimeyi, değişirik kelimesini.
Nazal sesler
bizde ağırlıklı olarak Orta Anadolu’ da duyulur.
21 Şubat her sene
DÜNYA
ANADİL GÜNÜ olarak kutlanır ve Türkiye’ de hep kaybolan, kaybolmakta
olan bilinen ve/veya bilinmeyen dillerden söz edilir.
Oysa nazal “g”
dediğimiz ve “ng” olarak yazabildiğimiz çok önemli bir sesimiz de zamanla
kaybolacak.
Ben bu sesi
çıkarıyorum, ama kızım çıkaramıyor, zira o sesten çok uzakta büyüdü.
Dil ise basit
anlamda sestir.
Alfabemizi
değiştirebilir miyiz?
Zor.
Değişirik kelimesi de aynı
kelimeden, değişik kelimesinden türetilmiştir.
Teyzemin bana en
çok tavsiye ettiği bir şey vardı, “oğlum, yanına bol çamaşır, üst baş al, “değişirik”
edersin.
Bu kelime, “değişirik
kelimesi teyzeme ait bir kelime değildir, Orta Anadolu’ da yaygın olarak
kullanılır.
Teyzeme şunu
dedirtmek imkansızdır: oğlum yanına bol çamaşır, üst baş al yedek
bulunsun.
Oysa yedek
kelimesi de Türkçedir.
Ama teyzemin bana
ben daha ilkokula giderken arada “tavsiye” gibi söylediği söze bir türlü anlam
veremezdim.
“Oğlum, arada
bize de gel, abinler üstünü değiştirirler.”
Yaz tatillerinde
arada yaşı benden hayli büyük ve yeni evli olan teyzemin oğluna giderdim.
Bilmezdim,
teyzemin meramında saklı olan “değiştirmenin” ne anlama geldiğini
ve okullar açılıp Çorum’ a dönene kadar hep kafamı kurcalardı bu “değişiklik”
lafı.
Eee ne var bunda,
koskoca insanlar, üst başlarını değiştiremiyorlar mı, ben onlara
engel mi oluyorum?
Anlam veremezdim,
ama yine de giderdim arada teyzeme.
Ortaokula
başladığımda çözdüm “üst baş değiştirmenin” ne olduğunu ve
teyzemde daha çok vakit geçirir oldum.
Teyzemden aldığım
tavsiyeyi bilgi olarak değiştirdim.
Teyzem mi, çok
yaşlandı, ama pırıl pırıl bir hafıza, öyle ki bana maniler söyleyecek kadar da
neşeli, tam 94 yaşında ve ağzındaki tüm dişler hala ana dişleri.
Teyzem mi?
Birinci eşinin
ölümünü hatırlamıyorum.
İkinci eşi
herkesin ATATÜRK dediği İsmail Eniştemin ölümünü çok iyi hatırlıyorum.
Hacı Baba
dediğimiz son eşi Mustafa Enişte ise bu ay vefat etti.
Teyzemin üç
kocası da dünyalarını değiştirdiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder