30 Mayıs 2025 Cuma

NEDEN GELDİM ARDAHAN’A?

Kenan Karabağ dostum “Ardahan’a neden geldin?” sorusunun karşılığı olarak benden bir yazı isteyince aklıma ilk gelen başlık, Anadolulu, Bandırmalı bir Rum vatandaşımızın, Achilleas Poulas’ın “Neden Geldim Amerika’ya?” adlı müzik eseri oldu. 

Bir umutla gittiği Amerika’da aradığını bulamamanın ve en çok da vatan hasretinin, Bandırma hasretinin verdiği acıyla Achilleas Poulas’ın 1926 senesinde taş plağa okumuş olduğu bu eserin adını ödünç alarak başlıyorum:

Neden geldim Ardahan’a?   

Achilleas Poulas Amerika’ya gemiyle gider, ama geride Bandırma’nın kış denizinde dizi dizi gemiler bırakır. Geride bırakılan aslında hasrettir.

Bandırma'nın kış denizi

Gemileri dizi dizi
Merhametsiz insafın yok mu
Niçin mahzun ettin bizi

…/…

Ardahanlılar da uzun yıllar payitahta ve iş bulmak için gurbete hep gemilerle gittiler.

Hopa’ya kadar atlı veya yaya gelen, orada posta vapurlarına binen Ardahanlıların iş umuduyla ilk indikleri liman Samsun ve Zonguldak limanlarıydı.

Ne ki Achilleas Poulas bir deniz çocuğudur, muhtemelen iyi yüzme biliyordur.

Ardahanlılar ise denizi gördüklerinde nasıl da heyecanlanıyordu kim bilir?

1920’lerde Amerika’ya göç edenler orada hep birer yabancıydı.

Zonguldak ve civarındaki maden kömürü ocaklarında çalışan, sonraki kuşakların orada doğup büyüdüğü Ardahanlılar da hep yabancı kaldılar yaşadıkları, çalıştıkları yerlere. 

Amerika’ya giden Anadolu insanı bin kere pişman olduğunu söylerken,

Neden geldim Amerika'ya

Tutuldum kaldım avare
Şimdi bin kere pişmanım
Fakat geçti ah ne çare

Ardahanlılar da pişman olsalar da acılarını hep içlerine gömmüşler ve hatta Zonguldak’tan neredeyse hiç söz etmemişler, “Ardahan’ın yollarında” ile başlayan türkülerini dillerinden düşürmemişlerdir.

Ardahan'ın yollarında

Güller açıp bağlarında

Eyle bir yar sevmişem ki

On üç on dört çağlarında

…/…

Gölebertli Yusuf Durak, Ahıskalı Yusuf Dede, hem ata yurdu Ahıska’ya hem de Zonguldak’a gurbete çalışmaya gittikçe yeni yurdu Ardahan’a hasretlik çeker.

…/…

Amerika yeni dünyanın fırsatlar ülkesidir, dünyanın her yerinden göçmen alır.

Gölebert[1] ise uzun süre Osmanlı egemenliğinde kalır. 93 Harbi'nin ardından 1878 yılında Berlin Antlaşması uyarınca Rus hakimiyetine girer.

Gölebert Anadolu’nun işgal yolları üzerinde bulunan yaklaşma istikametlerinin geçtiği yol güzergahının önemli bir kavşak noktasıdır.

Yüzyıllar boyu farklı halkların konup göçtüğü, işgal altında tuttuğu, varlık gösterdiği yer olmuştur.

Ahıskalı Yusuf Durak Dede ve onun ataları da öyledir, Ahıska’dan sürülüp gelmişlerdir Gölebert’e.

…/…

Achilleas Poulas’ın eserinde icracı kendisidir, ama çalgıcılar adeta Anadolu/Osmanlı renklerinin bir sentezidir:

Klarnette: Rum Yannis Papas

Kanunda: Ermeni Garbis Bakırcıyan

Kemanda: Bulgar Nikola Doneff

Kaydı yapan: Arnavut Aydın

…/…

1998 yılı Temmuz ayında, Sirkeci’de ben, Gölebert doğumlu eşim ve onun yine Gölebert doğumlu iki ablası, büyük ablasının eşi ve küçük oğulları altı kişi, İstanbul-Rize arasında o tarihte henüz çalışmakta olan Samsun Feribotu’na biniyoruz ve Rize’ye gidiyoruz.

İki gece üç gün süren feribot yolculuğunun sonunda Rize’de karaya çıkıyoruz.

Oradan Hopa’ya.

Hopa’dan Artvin’e ve oradan tuttuğumuz bir ticari taksiyle Şavşat-Ahaldaba[2] Köyü’ne doğru yola çıkıyoruz.

Gece karanlık.

Kartal bir arabadayız.

Eşyalarımızla birlikte altı kişiyiz.

Şoförle birlikte yedi.

Daha önce hiç gelmediğimiz bir coğrafyada ve kırık arazide yol alıyor taksi.

Ürperiyoruz.

Köye varışımız geç vakti buluyor. Rahatlıyoruz. Köyün girişinde bizi eşimin amcası, yörenin tanınan zurnacısı, Osman Usta karşılıyor.

Eşimin baba tarafı Gürcü ve Ahaldabalılar.

…/…

Gölebertli, Ahıska Türkü Yusuf Dede, eşimin anne tarafından dedesidir.

Yusuf Dede, kış ayları kendini göstermeye başladığında Ardahan’ın kayan yıldızı donduran uzun kış gecelerinden çıkıp sıcak batıya, oğullarının yanına Gebze’ye gelirdi. Onun gelişini bilir, haftasına onu hangi oğlunun yanında kalıyorsa ondan emanet alır, bize götürürdüm.

Muhabbet ederdik.

Zonguldak’tan anlatırdı en çok. Şişe dibi gibi gözlükleriyle en çok da minik kızım Ülye’ye çatardı okuma bilmiyor, diye.

Baston koleksiyonumdan Yusuf Dedeye ve neneye birer baston verdiğimde, buna inanamazlardı. 

Saçını sakalını tıraş eder, banyoda yıkardım Gölebertli Yusuf Dedeyi.

Her gelişinde hediyemiz olan yeni ve temiz çamaşırlarıyla huzurla uyurdu Yusuf Dede.

Dedeeee, derdim ona, bir gün geleceğim Gölebert’e.

Teehh, derdi Yusuf dede, hiç aklım kesmiyor.

…/…

Eşimin baba tarafından dedesi, yörenin tanınan pehlivanı Nevzat Pehlivan Ahaldaba’dan Gölebert’e gelip yerleşmiş, orayı yurt tutmuş.

…/…

Ahaldaba’da ben ve eşim bir gece kalıyoruz.

Ertesi gün erkenden yola çıkarak Ardahan’a gidiyoruz.

Oradan tuttuğumuz bir ticari taksiyle Gölebert’e varıyoruz.

Kime sorsan bizim evi gösterirler, sözünü unutmadığımdan taksiden inince Yusuf Dedenin evini soruyorum köyden birisine. Köylü evi tarif ediyor.

Ancak köyün oldukça büyük bir köy olduğunu da göz ardı etmiyorum, şaşkınım, serhatta bu kadar büyük bir köy.

Eşimle yürüyerek Yusuf Dedenin evine varıyoruz.

Belli ki en az dört oğlu için ev yeri olacak şekilde oldukça büyük bir avluya sahip, ancak şimdi sadece bir oğlunun yaşattığı evin önünde, bir kütüğün üzerinde oturmuş halde duran Yusuf Dede sabah güneşini içine çekiyor.

Nene elindeki çalı süpürgesiyle beli iki büklüm, avluyu süpürüyor.

Yusuf Dedenin başı öne eğik, bastonunun ucuyla yeri eşeliyor.

Avlu duvarından görüyorum onları.

Avlu kapısına yaklaşıyorum.

Daha avluya adımımı atmadan nene belini doğrultup bizi görüyor ve ünlüyor:

-Yusuf.

-Ne var?

-Torunun geldi.

-Recep mi?

…/…

Achilleas Poulas Amerika’ya geldiğine bin kere pişman olduğunu söylüyor içli ve dokunaklı sesiyle ve “Neden geldim?” diyor.

…/…

Yusuf Dedenin içten gelen “Recep mi?” sorusu içime işliyor.

…/…

Beni Ardahan’a ilk defa getiren neden eşimin anne tarafından dedesi Gölebertli Yusuf Dede oluyor.

Eşimi doğduğu topraklara ilk defa getiren ben oluyorum.

…/…

Benim bir dedem oldu, hayatımda ilk defa.

Gölebertli Yusuf Dede, maden kömürü emekçisi.

Ruhu şad olsun,


Not: Bu da aksakaldan




[1] Gölebert-Çamlıçatak [ErmnKüğapert “Kula/Küğa (?) Kalesi”]-Adını Unutan Ülke-Türkiye’de Adı Değiştirilen Yerler Sözlüğü-Sevan Nişanyan-Everest Yayınlar-2010-Birinci Basım

[2] Ahaldaba-Tepeköy [Gürc,Axalidaba “yeni kent”]-Nişanyan-age



1 yorum: