10 Nisan 2019 Çarşamba

KİM VAR İMİŞ BİZ BURADA YOĞ İKEN* - 1 Yusuf Ziya Bahadınlı




Anam beni severken öpücüğe boğar, bakar bakar “köşek gözlüm yavrum benim, köşek gözlüm” derdi.

“Anamım bana neden “köşek gözlüm” dediğini bilirdim. Köşek; deve yavrusuydu, yeni doğduğunda gözlerine bakmaya doyum olmazdı: Işıklı bir karalığı vardı, insanlara bir şeyler söyler gibiydi; derin, berrak ve hüzünlüydü.” 1)



…/…

Çok öncelerden yapmamız gereken bir ziyareti ancak bugün yapabiliyoruz.

Ziyaret ettiğimiz kişi ülkenin aydınlık yüzlü bir insanı, yaşayan bir hazine Yusuf ZİYA BAHADINLI.

Ortaokul yıllarımdan kitaplarını bildiğim ve “acaba şu BAHADIN da neresi,” diye hep merak ettiğim, lise yıllarımda siyasi mücadelesini öğrendiğim Yusuf ZİYA BAHADINLI, annesinin ona seslendiği gibi “köşek gözlü” Ziya Bey açıyor kapsını bize.

Doksan üç yaşında beden ve akıl olarak dimdik ayakta duran Ziya Bey asansörsüz bir binanın beşinci katından binanın dış kapısına inerek bize kapıyı açıyor ve bizimle o kadar merdiveni çıkarak bizi Saray Burnu manzaralı evine buyur ediyor.

Tanışmalar, tedirgin kısa sohbetlerden sonra sımsıcak bir aydınlık insan çıkıyor ortaya.

Kendini anlatmayı sevmiyor.

“Bize anlatmak istediğiniz bir anınız var mı?” diye soruyoruz.

-        Hepsi kitabımda, ben ne isem oyum, diyor.

TİP sürecinden konuya girelim diyoruz, “ben ne isem oyum,” diyor.

Ne meclisin içinde yediği ölesiye dayaktan ne de Çorum’ da bin kişinin linç girişiminden söz ederken yüzünde ve o köşek gözünde en ufak bir kırgınlık, dargınlık, kin ve nefret seziliyor.

…/…

Karacaoğlan’ın bir güzel şiiri vardır, çağlar ötesinden gelir ve yaşanana ve yaşanmakta olan her günümüzü damgasını vurur: Kim var imiş biz burada yoğ iken

…/…

Bu toprakların aydını, sanatçısı, şairi, yazarı, film yapımcısı, sosyalist siyasetçileri      (diğer siyasetler burada söz konusu değil), akademisyenleri komplekse varan bir güven ile belki, belki de Karacaoğlan’ın o evrensel sözünü hiç bilmediklerinden veya o söze aldırış etmediklerinden, bu ülke de hatta bazen de bu dünyada, bazı şeyleri ve hatta bazen de birçok şeyi ilk defa kendilerinin yazdığını, kendilerinin yaptığını, kendilerinin söylediğini, kendilerinin başlattığını, söyler veya  iddia ederler.

…/…

(…)
buna benzer bir şeyler söylemiştim
milat yok
demiştim, milat yer almayacak hayatımızda. 2)
(…)

…/…

Yukarıda saydığımız “bu toprakların” insanları yaptıkları işlerin miladını kendileri ile başlatırlar hep, nedense. Her şey onlarla başlamıştır sanki.

Dayak yemenin de bu topraklarda bir tür övünç meselesi haline geldiği, bir miladı olduğu bilinir.

En çok sözü edilen ve tarihe geçen dayak olayı, 1965 seçimlerinden sonra meclise giren 15 TİP (Türkiye İşçi Partisi) milletvekilinden birisi olan Çetin ALTAN’ ın mecliste yediği dayaktır.

Oysa mecliste ilk dayağı yiyen Yozgat milletvekili Yusuf ZİYA BAHADINLI’ dır, öldüresiye dövülür.

(…)

Nereden, nasıl çıkıp geldiğini anlamadığım biri de beni tekmeleyeme başlamıştı. Tanımıştım; nasıl tanımazdım, yine çevresine toprak saçıyordu! Bir gün önce annesiyle babasını görmüştüm. Meclis’ e Milletvekili oğullarını görmeye gelmiş olmalılardı, Ankara’nın bir köyündendiler. Giyinişleri, duruşları, davranışları, bilinen köylü ezikliğini sergiliyordu.

Kavga bittiğinde gözüm ona takıldı:

“Bunlar vuruyor, kendi açılarından belki de haklı olabilirler! Peki, sen neden tekmeledin” dediğimde: “Neden vurmayacakmışım” dedi, “Ben milletvekili değil miyim?” 3)

(…)

Bu dayak bile Çetin ALTAN adına yazılır, Yozgat’ ın Sorgun ilçesinin Bahadın Köyü’nden çıkan TİP milletvekili Yusuf ZİYA BAHADINLI sadece gülümser bu olaya sorduğumuzda.

…/…

68 kuşağının genç devrimci önderleri kendilerinden önceki kuşaktan, sosyalist olmayan, devrimci olmayan, ama “ihtilalci” olan Süvari Binbaşı Fethi GÜRCAN’ ın hayatını bilselerdi Ünye ve Nurhaklar ve Kızıldere nasıl olurdu?

78 kuşağı devrimcileri 68 kuşağı devrimcilerinin hayatlarını anlatan ve en fazla ve ne yazık 1000 adet ve sadece tek baskı yapan kitapların kaç kişi tarafından okunduğunu biliyorlar mı?

Her iki kuşak da “kendilerinden önce birilerinin buralarda olduğunu” bilmiyor mu acaba?

Köy Enstitülü öğretmen yazarlarımızdan hep Fakir BAYKURT, hep Mahmut MAKAL, hep Talip APAYDIN bilinir, hatırlanır.

Yusuf Ziya BAHADINLI da var idi ve hala var bu hayatta, şimdinin hikayecileri hikaye yazmayı neden ödül alma şartlı refleksine bağlarlar, hiç mi bir şey anlatmaz BAHADINLI?

…/…

-        Ziya Bey, biliyorsunuz Alper TAŞ bu yerel seçimlerde CHP Beyoğlu Belediye Başkan adayıydı.

-        Evet

-        Seçim kampanyası sırasında hiç size uğradı mı?

-        Hayır

Alper TAŞ’ ın yaşayan en yaşlı ve tek sosyalist milletvekili olan Yusuf Ziya BAHADINLI ile en azından seçim kampanyası sırasında neden görüşmediğini anlamak zor.

CHP ve Alper TAŞ’ ın kendilerinden önce de, Fatih MAÇOĞLU’ nun TKP adına girdiği seçimlerden önce de “kim var imiş biz burada yoğ iken” demeleri halinde karşılarına belki de ilk çıkacak kitap Yusuf ZİYA BAHADINLI’ nın bir seçim sürecinin nasıl yönetilmesi gerektiğini anlatan ve çok çok gerilere giden “GÜLLÜCE’ Yİ SEL ALDI” kitabı oldurdu.

…/…

12 Eylül sonrası yapılan yerel seçimlerde sosyalist partilerin- ÖDP- ilk başkanlık kazandığı yerin HOPA olduğu bilinir.

Biraz da zorlama ile hani derler ya, teşbihte hata olmaz, “ite kaka”, HOPA’ da bir sosyalist belediye başkanlığı kazanıldığında, o kimselerin bilmediği, bilenlerin ise burun kıvırdığı Yozgat’ ın Sorgun İlçesinin BAHADIN Beldesi’ nin Hopa’dan çok daha önce ve 12 Eylül sonrası ilk sosyalist belediye başkanını çıkardığını kaç kişi bilir?

Karacaoğlan ne güzel demiş?

Ama belki de bir tür hastalık, küçük burjuva hastalığı, her şeyi kendimizle başlatmak, bütün miladı kendimizle başlatmak.

…/…

Ziya Bey bizim saat 11.00’ de geleceğimizi anlayarak, kalkıp bize çay yapmış.

En gencimizin kim olduğunu sorarak, saat 11.00’den beri kaynayan çay servisinin yapılmasını istiyor.

İmzalatmak için kitaplarını getirmiştik yanımızda.

Bize çalışma odasından paketler içinde olan, raflarda duran kitaplarını almamızı söylüyor.

Hepimiz üçer beşer alıyoruz kitaplarından ve hepimize, orada bulunmayan yakınlarımızın adına da hiç yorulmadan imzalıyor kitapları Yusuf ZİYA BAHADINLI o yüzünden hiç eksik olmayan gülümsemesi ile.

Belki de en çok bizim Laz Kazım ULUTAŞ duygulanıyor, GÜLLÜCELİ KAZIM kitabını imzalattıktan sonra.

Ümran KALAFAT eksik olmasın, Ziya Bey’ in eski bir siyah beyaz portre fotoğrafını bulup bastırmış ve saydam bir cam çerçeve içine yerleştirmiş.

Fotoğrafın arkasına bir karton koymuş.

Fotoğrafı Yusuf ZİYA BAHADINLI’ ya hediye ediyoruz.

Çok duygulanıyor.

Fotoğrafın arkasındaki kartona hepimiz adımızı yazarak imzalıyoruz “Beyoğlu buluşması 05 Nisan 2019” notunu düşerek.

Meclise HDP çatısı altında girerek TİP’ e geçen iki Barış ATAY ve Erkan BAŞ’ ın  TİP’ e geçmelerinden önce veya sonra yaşayan en eski TİP’ li ve vekil oln Yusuf ZİYA BAHADINLI’ yı ziyaret edip etmediklerini sormaya dilimiz varmıyor.

Kalkıyoruz, veda vakti.

Yine gelin, hep gelin, diyor Ziya Bey.

Ama yine de son bir soru sormadan alamıyor Hasan SAYIL kendini.

Biraz da mahcup soruyor Hasan SAYIL:

“Erdal ÖZ hiç ziyaretinize geldi mi?”

Yanıt kısa ve net: Hayır

…/…

Erdal ÖZ, Denizlerin arkadaşıdır.

Dilim varmıyor, ama GÜLÜNÜN SOLDUĞU AKŞAM kitabını neden yazdı?

Erdal ÖZ Can Yayınlarının kurucusu ve sahibiydi.

Artık hayatta değil.

Can Yayınları ile Yusuf ZİYA BAHADINLI’ nın evi aynı sokakta ve apartman kapıları birbirine sadece ve sadece 10 metre uzaklıkta.

Erdal ÖZ’ ün kim var imiş biz burada yoğ iken, dediğini hiç duyan var mı?

…/…

Çorumlu olduğumu söylüyorum.

O köşek gözlerinde tatlı bir kıvılcım çakıyor.

“İlk gördüğüm Çorumluyu dövecektim, kendime söz vermiştim,” diyor. Kafatasında oluşan çukurluğu bize gösteriyor ve bunu Çorumluların yaptığını söylüyor.

“Arkadaşlar tutsun beni, doyasıya dövün, boynum kıldan incedir,” diyorum.

(…)

O ise bilerek, düşünerek yapıyordu: yüzlerce kişi peşimizdeydi, vuruyordu, sövüyordu, taşlıyordu…

“Birlikte yürüyelim ağabey!”

Atılan taşlara, sövgüye, vurmaya ve belki de olası ölüme birlikte yürümek istiyordu. 4)

(…)

Çorum’ da 1000 kişinin linç girişimi karşısında yine bir başka Çorumlu giriyor Yusuf ZİYA BAHADINLI’ nın koluna birlikte yürümek için.

Bu topraklarda BİRLİKTE YÜRÜYENLER de vardı kimseler buralarda yoğ iken.

Birlikte yürüyeceğiniz, belki de olası ölüme birlikte yürüyeceğiniz, sevdanız olsun.

Aşk illaki

(*)

Kim var imiş biz burada yoğ iken

Karac'oğlan der ki, bakın geline
Ömrümün yarısı gitti talana
Sual eylen bizden evvel gelene
Kim var imiş, biz burada yoğ iken


1)  Ben Kim İsem Oyum, Yusuf Ziya BAHADINLI
2) Kötü Şiirler, İsmet ÖZEL
3) Meclis’in İçinde Vurdular Beni, Yusuf Ziya BAHADINLI
4) Ben Kim İsem Oyum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder