HAGIA – HAGIOS – AGIOS – AYAZ
Bazen isimlerin anlamı kadar,
isimlerin yaygınlığından, o isimleri taşıyanlardan sosyolojik tarihsel
dönemleri çıkarmak mümkündür.
Örneğin, Vital, Vitali
isimlerinin daha sonra “Can” olarak konulup, taşınması 1948 yılında İsrail
Devleti’nin resmi olarak kurulmasından sonradır.
Kendi inananlarının inanç
kimliklerini örterek, onlara bir tür koruma sağlayan mezhepler, dinler olduğu gibi, isimlerin de dönem dönem örtülmesi,
dönem dönem açığa çıkması sosyolojik dönemleri analiz etmemize yardımcı olur.
Vita yağlarını benim yaşımdaki
herkes bilir. Kocaman, 18 kg’lık
tenekelerde satılan ve köylünün şaşkınlık yaşamaması ve kolay benimsemesi için
“tereyağı” renginde ve tereyağı kıvamında üretilen Vita yağları 70’li yılların
kısa süren Ecevit Hükümetlerinde stokçular yüzünden karaborsaya bile düşmüştü.
Latince “vita” kelimesinin
Türkçe tam karşılığı “hayat” demektir.
Hayat ise “can” demektir.
Zorlamaya gerek yok aslında, yine Latince “Vitali” kelimesi “dirilik”, “canlılık”,
kolay bir ifade ile “canlı” demektir.
Dirilen veya canlanan resmi
İsrail devleti mi ya da İbraniyet mi, konumuz asla bu değil.
Vakko’nun kurucusu Musevi
vatandaşımız Vitali HAKKO’dan biliriz.
Jahn, Johannes, Johan isimleri
ise ses benzerliğinin kolaylığını da alarak, kolaylıkla ve güzel bir örtü ile
bizde bir dönem çok yaygın olan ve hatta isimlerin sonuna, hitapların sonuna
gelen “Can” adına dönüşür.
En yaygın olanı “Ali Can” olsa
da insanlar o dönemlerde neredeyse her isimin sonuna “Sev-Can, Özge-Can, Fatma-can,
Ayşe-can, Mustafa-can, Apo-can” gibi yakıştırmalar yapıyor ve isimleri bu
şekilde birlikte çağırıyordu.
Hatta, bilirsiniz, birisi sizi
telefonla aradığında, birisi size seslendiğinde “efendim, buyur, ne var
“demiyor, doğrudan “can” diye gelen sese yanıt veriyorduk.
“Can” kelimesi ve bir erkek adı
olarak konması daha çok Alevi – Bektaşi inanç çevrelerinde yaygın iken, Musevi
vatandaşlarımızın da isimlerini örtme çabası ile aynı ismi almaları, “Can”
ismini almaları, o adı taşıyan Musevi vatandaşımızın da yüz yüze
karşılaşılmadığı sürece bir Alevi-Bektaşi olduğunu düşündürebiliyor.
Doğrudan ve bir dönem verilmiş
olan “Hayat” ismi ise artık çekici görünmemektedir.
***//***Savaş dönemleri, devrimci durumlar ve ihtilal dönemleri, askeri darbe dönemleri, doğal felaketler, futbol müzik dünyası gibi popüler dünyanın ürünleri sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada kişi isimlerinin konmasında dönem dönem belirleyici olmuş, hatta insanlar var olan isimlerini bile değiştirmiş veya isimlerinin önüne kahramanlarının veya idollerinin isimlerini almıştır.
Savaş dönemlerinde yaygın olan
isim “Savaş – Barış – Vural – Hıncal” gibi isimler konulurken, devrimci
durumlarda başta ve en çok “Deniz” adı konulurken, devrimci önderlerin isimleri, İslam mücahitlerinin isimleri de çok sık olarak
konmuştur.
Fidel Mustafa, Carlos Kemal, gibi
kendi isimlerinin önlerine isim alanlar ve kimliklerini öyle benimseyenlerin
sayısı da azımsanmayacak kadar yaygındır.
***//***
İsimler, çoğu zaman,
anlamlarını bilmesek de söylenişlerinde ağzımızdan çıkan ve komik olduğunu zannettiğimiz
seslerin de kurbanı oluyor.
Bugün artık, okunuşları komik
olduğu için kız çocuklarına “Şukufe veya Dürdane” adı vermiyor.
Oysa, Şükufe “gonca gül”, Dürdane
ise “inci damlası” anlamına gelir.
Şaban, Recep gibi isimlerin
yerli film ve dizilerle alay konusu haline geldiği konusunu ise başka bir
yazımıza bırakalım.
***//***İnançlar üzerinden giden ve toplumda o inancın şeyhi, piri, peygamberi , azizi, imamı gibi önderlik, liderlik konumuna gelmeleri veya o inanç kesimlerinin o kişileri öyle bir konumda görmek istemeleri, bu dini unvanların bazen açık, bazen kapalı, bazen de örtülü biçimde çocuklara isim olarak konması ile sürdürülüyor.
***//***
Bugünlerde ve son iki-üç
yıldır erkek çocuklarına konulan en yaygın isimlerden birisinin “Ayaz” olduğu
sanırım gözünüzden kaçmamıştır.
Hagia - Agia - Hagios Grek
dilinde “aziz” anlamına gelirken, önüne gelen isimleri de Aziz
Paul, Aziz Thomas gibi niteler.
Agias veya Hagias kelimesi ise
Türkçede “ayaz” olarak okunur. “Soğuk” ile ilgisi yoktur.
Aileler kış soğuğu, kavurucu
soğukta mı, yazda mı doğuruyorlar çocuklarını veya çok sıcaklarda yaşıyorlar, “ayaza
ve soğuğa” çok mu hasretler ve bu nedenle mi çocuklarına “ayaz” adını
veriyorlar?
Yoksa, Ayaz adı çocuklara o adı
koyan ailelerin gözünde bir “aziz ve kutsal” kişi olan ama henüz kendi “azizliğini,
kutsallığını” ilan etmemiş, şimdilik “hagia” olan kişileri her fırsatta ve her an
anmak için mi konuyor acaba?
Bu adın söylenişindeki şiirsellik
veya anlamında aranmaya çalışılan romantizm tek başına bu adın verilmesi ve
bütün aileler için geçerli bir neden midir?
***//***Ayaz-ma, Hagias-ma veya Aya-sofya, Hagia-sofia veya Ayaz-ini, Hagias-in, kelimelerinin birer yer adı olarak irdelenmesi ise başka bir yazının konusu olsun.
İsminiz ne olursa olsun,
anlamı ne olursa olsun, onu kendinizce anlamlar yükleyerek ve mutlulukla
taşıyın.
Muhabbetle,
Recep Babayiğit,
İstanbul, 25.10.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder