Kanyonlar Yurt Gezisi’ ni planladığımızda belki de kanyonların içine girip, kanyon geçişi yapacağımızı düşünmüştü bazılarımız.
Bazılarımız heyecanlanmıştı.
Ama öyle olmayacağını, kanyonların tabanına inmeyeceğimizi,
kanyonların içinden geçmeyeceğimizi, o uydurma kelime ile konuşacak olursak
“kanyoning” yapmayacağımızı belirtmiştik.
Belki de bazılarımız için bir heyecan, adrenalin konusu
olabilirdi kanyon tabanına inerek, kanyonların içinden biraz da olsa yürümek.
Ama Yurt Gezginleri zaten kanyonlara yabancı değil.
Geçen sene Hattuşa gezimizde Çekerek Irmağı’ nın
çıkışındaki adı ile İncesu Kanyonu’ nun bu sene ise aynı ırmağın girişindeki
adı ile Kazankaya Kanyonu’ nun içine girip hiç ama hiçbir risk almadan ve özel
bir donanıma ve rehbere gerek kalmadan yürümüştük.
Ihlara Vadisi de aslında bir kanyondur ve bu sene vadiyi
boydan boya yürümüştük.
Türkiye kanyonlar bakımından o kadar zengin bir ülke ki,
dünyanın hem duvar yüksekliği hem de uzunluk bakımından sayılı kanyonları
ülkemizde bulunmaktadır.
Türkiye’ nin sayılı kanyonları ise KASTAMONU – KARABÜK –
ZONGULDAK üçgeninde bulunmaktadır. Ama Kastamonu kanyonları hem eşsiz güzelliğe
ve derinliğe, hem de orman örtüsüne sahiptir.
İşte bu nedenle bu Yurt Gezimizde ağırlık noktamız
Kastamonu kanyonları olacaktı.
Kastamonu kanyonlarının tamamı ise “Küre Dağları Milli
Parkı’nda” bulunmaktadır.
Küre Dağları Milli Parkı sadece kanyonlar bakımından değil,
karstik mağaralar bakımından da Türkiye’ nin en zengin bölgesidir.
Biz bu Yurt Gezimizde, “kanyonları GEÇMEYECEĞİZ, kanyonları
AŞACAĞIZ” dedik ve her gittiğimiz, gördüğümüz kanyonu seyir teraslarından veya
kanyon duvarına döşenmiş yürüme teraslarından aştık.
Nasıl mı?
YOLA DÜŞME VAKTİ
Farklı saatlerde hareket eden iki araç saat 23:00’ te
Gebze’ de buluşuyor.
Artık yola düşme vakti.
Hayret, ne trafik var ne de yağmur.
Bolu’dan sonra doğu gişelerinden çıkarak sola, Mengen
yoluna sapıyoruz.
MENGEN’ DE YEMEK OLMAZ MI?
Mengen lafını duyunca hepimizin aklına Mengenli aşçılar ve
onların ellerinden çıkma yemekler geliyor.
Biz de Mengen’e saklıyoruz gece açlığımızı. Birer çorba
içeriz, diyoruz.
Gece yarısını geçe vardığımız Mengen’ de her yer kapalı.
Ünlü Müdürün Yeri mutlaka açıktır, diyoruz, ama nafile.
Yemeğe şartlanmış açlığımız bastırıyor.
Ama yapacak bir şey yok, yola devan ediyoruz.
Devrek’ te buluruz belki açık bir lokanta, diyoruz.
Devrek yakın, hemen varıyoruz.
Ama Devrek’ te de yemek yok, daha doğrusu açık lokanta yok,
iyi mi?
Devam ediyoruz.
Devam ediyoruz, ama neredeyse gezimizin başlangıç noktasına,
Yenice’ ye gelmek üzereyiz.
Eee, ne var bunda, demeyin.
Hava daha zifiri karanlık ve saat henüz gece 04:30.
Gün doğumuna daha iki saat var.
Yenice’ den önce Gökçebey’deyiz.
Ama karnımız yine aç, her yer kapalı.
Bari Yenice’ de açık bir lokanta bulsak.
Yenice’ ye varıyoruz. Gezimizin başlangıç noktası Yenice –
Şeker Kanyonu olacak ve biz varışımızı sabah gün doğumuna göre ayarlamıştık.
Ama lokantalarda yemek için bir saat oyalanacağımızı da hesap etmiştik.
Saat daha 05:00 ve ortalık karanlık.
Üstelik bir de kanyonun içi büsbütün karanlıktır ve hiçbir
şey göremeyiz.
KARABÜK’ E KADAR DEVAM
İŞÇİ LOKANTASINDA SABAH ÇORBASI
Gün ışımasına bir saat var.
Bir saat kanyonun içinde beklenmez.
Bu kalan vakitte Karabük’ e gidelim, çorbamızı içelim ve
Şeker Kanyonu için Yenice’ ye geri dönelim, diyoruz.
Yenice – Karabük arası bir adım ve bu büyük işçi kentinde
mutlaka açık bir lokanta bulunur, diyerek kaç tane olduğunu sayamadığımız
tünellerden geçerek gün ağarırken giriyoruz Karabük’ e.
Karabük Demir Çelik Fabrikaları hemen girişte ve sağda
duruyor.
Ülke sanayisinde lokomotif olmuş bir fabrikadır Karabük
Demir ve Çelik Fabrikaları.
Fabrika ışıkları giriş kapısında yanıyor heybetiyle:
KARDEMİR A.Ş.
![]() |
Cumhuriyete kol kanat olmuş ilk ağır sanayi kuruluşumuz: KARDEMİR
- Kuruluş 1937
|
Kardemir’ in yolu üzerinde, sağda bir lokanta görüyoruz.
Fabrikalar sanayi devrimi ile etrafında gettoları,
gecekonduları, meyhaneleri, lokantaları yığmıştır. Burası da eski bir işçi
lokantası, her ne kadar şimdi sabahın köründe pahalı araçları ile ava çıkan
avcıların uğrak yeri olsa da.
Fazla yemeyin, diyoruz, Pınarbaşı’ nda otelde kahvaltı
bekliyor.
![]() |
İşçi lokantasında çorba içilir öncelikle
|
Gün ağarınca Yenice’ de Şeker Kanyonu’ nda olacağız.
Aradaki süreyi sabah çorbası içerek geçiriyoruz ve Filyos
Çayı’ boyunca sıralanmış sayısız tünellerden geçerek Şeker Kanyonu’ na girmek
için Yenice’ ye varmadan hemen sola İNCEBACAKLAR KÖYÜ ayrımına dönüyoruz.
Kanyondan sonra gezi güzergahımız Karabük – Safranbolu
olduğu için aynı yolu tekrar gideceğiz, olsun.
Yenice’ ye doğru dönerken dağlara ağan sis gökyüzünün gece
mavisi rengi ile harika fotoğraf kareleri veriyor. Araçlarımızı Filyos Çayı’
nın kenarına asfalta çekiyor foto-mola veriyoruz.
![]() |
Karabük-Yenice arası gün ağarırken
|
![]() |
Sis güneşin doğmasına izin vermiyor |
İncebacaklar Köyü’ ne giden asfalt yol tam da kanyonun
ortasından geçiyor.
Yolu başka bir yere almanın imkanı var mıdır, bilinmez, ama
kanyona girişte, kanyon duvarlarının bütün heybeti ile yükseldiği yerde
araçlarımızdan iniyor ve kanyon duvarlarını seyrederek kanyon içinde, asfalt
yolda biraz yürüyoruz.
Bu yürüyüş uyuşmuş ayaklarımızı biraz açıyor.
![]() |
İnce Bacaklar Köyü
|
![]() |
Şeker Kanyonu duvarı ve kaya dokusu
|
İNCEBACAKLAR KÖYÜ –
KOCA AYAK – AYAĞI BÜYÜK
Köy
isimleri, kasaba isimleri, yerleşimle ilgili ve coğrafi işaretler neye göre
verilir pek bilinmez. Bilinse de bizde yazılı tarih ve bir yere not düşme
olmadığı için orasının adının neden öyle olduğunu kimse bilmez.
Şeker
Kanyonu’nun bulunduğu köyün adının neden İNCEBACAKLAR olduğunu bilen var mı?
Sanmam.
Ama
bu o kadar önemli değil belik de. Zira bizdeki bu tür isimler başka yerlerde de
bulunmaktadır.
Kazım
bir bilgi veriyor, Patagonya’ da KOCA AYAK Köyü olduğunu söylüyor.
Ben
bir bilgi veriyorum, Çorum-Sungurlu ilçesinin AYAĞI BÜYÜK diye bir köyü
var.
Ama
Devrek ilçesi bu bakımdan biraz ilginç, köy isimleri insanın haline göre de
verilmiş. ÇIPLAKLAR KÖYÜ var Devrek’ te bilir misiniz?
YENİCE ORMANLARI
Karabük
– Yenice İlçesi’nde sadece Şeker Kanyonu yoktur.
Yenice
Ormanları Türkiye’nin en büyük ormanıdır. İçinde tek bir tane bile yerleşim
olmayan, ormanı bozacak bir şey olmayan ve WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı)
tarafından dünyada “acil
olarak korunması gereken” 100
SICAK BÖLGE içinde bulunmaktadır.
Başka
bir gezimizi Yenice Ormanları için yaparız. Ama bu kadar gelmişken Yenice
Ormanlarının bu bölümünde, İnce Bacaklar Köyü dışına çıkıyoruz ve dönüşte köye
yürüyerek iniyoruz.
Ağaçlar
henüz sararmamış, orman henüz yeşil.
Karşı
yamaçlarda yer yer sararan ormanı arkamıza alarak bir YENİCE ORMANLARI anısı
çekiyoruz.
![]() |
Yenice Ormanı |
![]() |
Birazdan kızaracak ormanın önünde
|
HAYDİ ARTIK YOLUMUZA
– PINARBAŞI’ NA
Kanyonlar
Yurt Gezimize YENİCE – ŞEKER KANYONU ile başlıyoruz.
Bundan
sonra gideceğimiz KASTAMONU – PINARBAŞI ve AZDAVAY ilçeleri asıl kanyonlar
bakımından zengin olan yerler.
Yenice
– Şeker Kanyonu’ndan sonra güzergahımız üzerinde Karabük – Safranbolu ve Eflani
ilçeleri var konaklayacağımız Pınarbaşı’ na kadar.
Yine
o sayısız tünelden geçerek Karabük’ de doğru yolumuza devam ediyoruz.
Karabük’
ten sonra Safranbolu’dayız.
SAFRANBOLU’ DA
ZORUNLU MOLA
CAM TERAS’ DAN
TOKATLI KANYONU
Bilenler
bilir, popüler yerlere gitmediğimizden Safranbolu’ ya gezi düzenlemiyoruz ve
düzenlemeyeceğiz. Bu gezimizde de girmeyeceğiz Safranbolu’ya.
Ama
kısmet mi, kaderin bir cilvesi mi, yoksa Salim Kaptan’ın aracının sol arka
tekerinin havasını indiren küçük bir çivinin hikmeti midir, bilemiyoruz, lastik
tamiri için zorunlu olarak Safranbolu’ da mola veriyoruz.
Ama
öncesinde Safranbolu çıkışında yolun sağında henüz restorasyona girmemiş bir
mahallenin girişinde duruyor ve sadece 10 dakika foto-mola veriyoruz.
Kenardaki Safranbolu Mahallesi evleri
Foto-moladan
sonra araçlarımıza geldiğimizde Salim Kaptan’ın aracının sol arka tekerinin
havasının inik olduğunu öğreniyoruz ve yolumuzun üzerinde lastikçi arayıp risk
almaktansa, bu işi, lastik tamiri işini henüz Safranbolu’ dan ayrılmadan
yapalım, diyoruz ve gerisin geri Safranbolu şehir merkezine dönüyoruz.
Gidip
hep birlikte lastikçinin önünde bekleyecek halimiz yok.
En
az yarım saat sürecek bu vakti değerlendirelim, diyoruz ve doğruca ve programda
olmayan başka bir kanyona, SAFRANBOLU – TOKATLI KANYONU’ na CAM TERAS’
a gidiyoruz.
![]() |
Tokatlı Kanyonu |
![]() |
Tokatlı Kanyonu Cam Teras |
Hiçbir
şeyi olmayanlar cam teras işletmesinden 5,00 TL ‘ ye yağmurluk alıyor.
Safranbolu
– Tokatlı Kanyonu – Cam Teras uygulaması Türkiye’ deki ilk uygulamalardandır.
Doğrusu kanyon görüntüsü çok etkileyici ve cam terasa çıkıp kanyonu seyretmek
insanı mutlu ediyor.
Yükseklik
korkusu olanlar biraz daha temkinli, ama cam teras hafif sallanınca herkeste
hafiften bir korku beliriyor.
Yağmur
dinene kadar cam terasın kafesinde çay ve ihtiyaç molası veriyoruz.
Lastik
tamiri yapılan aracımız da o sırada gelmiş oluyor ve biz “Safranbolu’ ya
gitmiyoruz” desek de, tekere batan küçücük bir çivi bizi Safranbolu’ ya zorunlu
olarak sokuyor. Ne demeli bu duruma?
Böylelikle
programda hiç olmayan bir kanyon daha görmüş oluyoruz.
EFLANİ – PINARBAŞI
Normal
şartlarda yolda olsaydık, otele, Pınarbaşı’na varışımız erken olacaktı.
Erken
varmamak için Eflani’ den Pınarbaşı yönüne doğru giderken EFLANİ – ORTAKÇI Gölü
etrafında yürüyüş yapacaktık.
Ama
Safranbolu’ da Tokatlı Kanyonu – Cam Teras’ ta verilen zorunlu mola ile otele
geç bile kaldık sayılır.
PINARBAŞI – ZARI
Nihayet
eski adı ZARI olan Pınarbaşı’na varıyoruz. Önce odalarımızı
paylaşıyoruz.
Sonra
kahvaltıya oturuyoruz.
Bin
yıllarca değişmeden duran coğrafi yer adları neden değişir, değişen coğrafi
adın yerine yenisini kim koyar?
Veya
bin yıllardır değişmeyen coğrafi yer adları hala nasıl korunur?
İkisini
de yapan bu topraklardaki anlayış, ama anlamak mümkün değil.
Birisi
çıkıyor Pınarbaşı’ nın eski adını, ZARI adını değiştiriyor, ama hemen yanı
başında duran ve bir zamanlar Pınarbaşı’ nın da bağlı olduğu AZDAVAY adını
değiştirmiyor.
Birini
değiştiren anlayış, diğerini neden değiştirmiyor, eğer her ikisi de mana
bakımından anlamsız geliyorsa.
Oysa
bir türkümüzde ne güzel söyleriz, ne güzel ağlarız ZARI ZARI.
Irafa koydum narı
Ağlarım ZARI ZARINe dedim de küstüm
İreyhan boylu yâri
Yar yandan yandan
yandan
Seviyom seni candanİki can bir sevilmez
Ya ondan geç ya benden
Kahvaltıdan
sonra otelden ayrılıp hemen yakınımızda olan ve Kastamonu kanyonlarının ilki
HORMA KANYONU’ na doğru gidiyoruz.
HORMA KANYONU
Gezeceğimiz
ve gezemeyeceğimiz bütün Kastamonu kanyonları KÜRE DAĞLARI MİLLİ PARKI
sınırları içinde bulunuyor. Her girdiğiniz kanyon ve mağara bölgesinde girişte
sizi aşağıdaki kapı benzeri kapılar karşılıyor.
Bu
çok yerinde bir uygulama.
Nereye
geldiğinizi, coğrafi olarak hangi bölgede olduğunuzu fark ediyorsunuz.
Horma
Kanyonu girişinde kanyonların nasıl oluştuğundan söz ediyoruz.
Bu gezimizde asla
kanyonların tabanına inmeyeceğimizi belirtmiştik, aynı uyarıyı yeniden yapıyoruz.![]() |
Horma Kanyonu Giriş Kapısı
|
Ama
yine de uyarılarımızı yapıyoruz kanyona girmeden önce.
-yükseklik
korkusu olanlar bunu daha önce yaşamadıysa bilemez.
-böyle
bir durumda tek başınıza kalmayın, yanınıza birisini çağırın
-tahta
yürüyüş terasının korkulukları insan boyunu aşmıyor, korkuluklardan aşağılara
sarkmayın
-tahta
döşemelerin arasında açıklıklar olabilir, dikkatli olun
-tahta
terasta hızlı ve sekerek yürümeyin
Kanyona
girişte daha ilk adımlar bile bizi heyecanlandırıyor.
Kanyon
girişinin sağ tarafından başlayan yürüyüş yolu kısa bir süre sonra bir asma
köprü ile kanyonun sol tarafına geçiyor.
Asma
köprüden geçerken “asma köprülerden geçme kurallarını” anlatıyoruz.
Herkes
kurallara uygun şekilde geçiyor asma köprüden.
Kanyon
duvarına daha önce yapılan ve selin su seviyesi hesap edilmediğinden ilk selde
yıkılan yürüyüş terasının kanyon tabanından yüksekliği oldukça iyi hesaplanmış.
Sel
olması halinde su asla bu seviyeye, tahta yürüyüş terası seviyesine çıkamaz.
O
nedenle asma köprü kanyon tabanından oldukça yükseğe yapılmış.
Kanyondaki
tahta yürüyüş terası kanyonun daralıp genişlemesine göre kanyon duvarının
sağına-soluna geçiyor.
Horma Kanyonu duvarında tahta yürüyüş terası
Kalan
son 300 metrelik tahta terasın da bitmesi halinde, kanyon girişinden, kanyon
çıkışına kadar, kanyonun içinden geçen suyun döküldüğü ve şelale oluşturduğu
“ILICA ŞELALASİ’ ne” kadar yürüme imkanı olacak.
Biz
gittiğimizi üç kilometrelik yolu gerisin geri yürüyerek kanyondan çıkıyor ve
ILICA ŞELALESİ’ ne araçlarımızla gidiyoruz.
Kanyonda
kalan 300 metrelik kısım için çalışmalar devam ediyor.
Çalışanlara
bakıyoruz, çoğu Afgan genç insanlar. İşin bu yanı bambaşka bir durum.
ILICA ŞELALESİ
Horma
Kanyonu’ndan çıkarak araçlarımızla 15 dakikada varıyoruz şelaleye, oysa kanyon
içi yürüyüş terası tamamlanmış olsa, iki dakika sonra herkes şelaleye inmiş
olacak.
Şikayetçi
değiliz.
Ilıca
Şelalesi’ ne kadar yürüyoruz. Arkada ihtiyaç için kalanlara “suyun sesine doğru
gelin” diyoruz.
Şelale
yirmi metreden dökülüyor ve bu mevsim suyun en az olduğu mevsim.
Yaz
günlerinde şelale havuzunda yüzenler oluyor, ama çok tehlikeli.
Her
yerde olduğu gibi, bu küçücük alanda bile çöpten geçilmiyor.
Kamyon
tekerleri görüyoruz, belli ki kanyona atılmış ve sel suları ile buraya kadar
gelmiş.
Şelale havuzunun rengi öyle güzel ki, kendimizi suya atmak
istiyoruz.
VALLA KANYONU
Türkiye
kanyonların çokluğu bakımından zengin ve dünya ölçeğinde çok büyük kanyonlara
sahip bir ülkedir.
Türkiye
kanyonlarının en büyükleri ve en heyecan verici olanları Kastamonu’ da
bulunuyor.
Valla
Kanyonu 1.200 metreye varan duvar yüksekliği ile dünyanın ikinci büyük kanyonu.
Yine
Kastamonu- Azdavay’ da bulunan ÇATAK Kanyonu ise duvar yüksekliği bakımından
dördüncü büyük kanyon.
Ilıca
Şelalesi’nden çıkıp Muratbaşı Köyü’nde bulunan Valla Kanyonu seyir terasına
doğru yola çıkıyoruz.
Valla
Kanyonu’ na dönüş noktasında Cide ve Şen Pazar dağ yollarını gösteren levhalar
ilgimizi çekiyor ve o yolları mutlaka aşmalıyız, diyoruz.
Valla
Kanyonu içinden geçtiği Devrekani Çayı’nın bir eseri olarak ortaya çıkıyor.
Kanyonun
çıkışındaki Loç Vadisi üzerine kurulmak istemen HES Türkiye’ de heslere
karşı ilk direnişin, SARI YAZMALI CİDELİ KADINLARIN
direnişinin yapıldı yer oluyor.
Kanyondan
geçip giden Devrekani Çayı Cide sahilinde Karadeniz’ e dökülüyor.
Seyir
terasına giden orman için yola girmek için göz okşayan kıvrımları ile yeşil bir
alandan geçiyoruz.
![]() |
Valla Kanyonu terasına giden orman yolu öncesi
|
Bu
göz okşayan yeşil alan bizi orman için bir yola götürüyor.
Orman
içi yoldan keyifli bir yürüyüşle Valla Kanyonu seyir terasına varıyoruz.
![]() |
Valla
Kanyonu Seyir Terası’na giden orman içi yol
|
Seyir terası bölgesindeki kaya yapısı ve alan darlığından
terasa çıkmak için demirden ve oldukça dik bir merdiven yapılmış. Bir çırpıda
çıkmak çok zor oluyor.
Ama çıktıktan sonra kanyonun o ürkütücü görüntüsü sizi
heyecanlandırıyor.
![]() |
Seyir terasından Valla Kanyonu duvarı
|
Kanyonun sol tarafında akıp gelen Kanlı Çay ile sağından
gelen Devrekani Çayı tam da bu seyir terası noktasında birleşiyor.
Bu iki suyun birleştiği noktadan sonra kanyon geçit
vermiyor.
Kanyonu buradan sonra
geçmek isteyenlere lafımız yok.
VALLA KANYONU SEYİR TERASINDA DOĞUM
GÜNÜ PARTİSİ
Geleneğimizdir, Yurt Gezilerimizde tam gününe gelen doğum
günü olanların doğum günlerini sıra dışı yerlerde kutlarız.
Doktor İlhan SERDAROĞLU dostumuz 15 Eylül’ de oğlu Mehmet
Ali SERDAROĞLU’ nun doğum günü olduğunu söylediğinde, “harika, çok
farklı bir şey yaparız, merak etme” diyorduk.
Mehmet Ali ise, “bana gezide mi doğum günü yapacaksınız?”
diye babasına sitem ederken elbette böyle sıra dışı bir yerde, mutlu insanların
arasında, beklemediği hediyeler alarak doğum gününün kutlanacağını düşünemezdi.
Mehmet Ali’ yi doğum günü için aramıza çağırıp konuşması
için söz verdiğimizde genç arkadaşımızın nasıl duygulandığı, gözlerinin nasıl
dolduğu bizim de gözlerimizden kaçmıyordu.
Mustafa
HOROZ’ un Antep’ ten getirdiği baklava ağzımızı tatlandırıyor.
Otelden aldığımız iki şişe şarap açılıyor, yanında kaşar
peyniri, kadehlerimizi genç arkadaşımız Mehmet Ali SERDAROĞLU için
kaldırıyoruz, bin yaşasın.
İnsanları mutlu etmek bu kadar basit olmalı aslında.
Ve insanlar böyle sıra dışı yerleri sadece doğum günlerinde
değil, tarihi buluşmalarında da bulabilmeli.
Valla Kanyonu seyir terasından indikten sonra hafiften
yağmur başlıyor ve kendimizi Muratbaşı Köyü’ nde Erol’un yerine dar atıyoruz.
Erol bize söz verdiği gibi semaverde çay yapmış, nefis
olmuş.
Çaylarımızı da içerek yeniden otele dönüyoruz.
OTEL – TİRİDİNE BANDIM – ZEHRA BİLİR –
KARA ÇORBA
Güzel ve keyifli bir günün sonunda akşam yemeği için
otelimize geliyoruz.
Akşam yemeği saat 19:30’ da ve odalarımıza çıkmaya gerek
kalmadan yemeğin başına oturuyoruz.
Hilmi TAKAZ’ ın olmadığı bu Yurt Gezimizde geleneğimizi
bozmuyoruz ve onun yokluğunda Aksakalımız Ceyhan İNALTONG oluyor ve yemek
öncesi yaptığı konuşmadan sonra yemeğimize başlıyoruz.
Yemekte yöresel bir tat olan ve yörenin endemik bir bitkisi
olan “kızamık
ekşisi” denen bir tür kırmızı meyveden yapılan “kara çorba” var.
Otel işletmecisi Halil Bey bize kara çorbayı anlatıyor.
Çoğumuzun ilk defa tadına baktığı bu çorba gerçekten de
aroması, tadı ve içimi çok farklı.
Çorbadan sonra gelen ve yine Kastamonu yöresine özgü “siyez
bulguru” ise sıradan bir bulgur tadında, olsun.
Yemekler yeniyor.
Çaylar içiliyor.
Sıra bu Yurt Gezimizi anısına yapmış olduğumuz ve
Kastamonulu olmadığı halde üne kavuşturduğu “Tiridine Bandım” türküsü ile fahri
bir Kastamonulu olan Zehra BİLİR sunumunda.
Bu sunum için kolektif görev alan Hülya RODOPLU Hanım,
elinde kırmızılı beyazlı pullu mendillerle, ayağında şalvar ve üzerinde yelek
ile adeta bir Zehra BİLİR kostümü ile sunumunu yapıyor.
Çok ama çok özel birisi Zehra BİLİR.
Sunumun sonunda Zehra BİLİR’ in hayatının son anını
anlatırken gözleri dolan Hülya Hanım’ ı bu durumdan kurtarmak için biz de
başlıyoruz hemen bu güzel türküye oynayarak.
![]() |
Tiridine tiridine bandım / bedava mı sandın
/ para virip aldım
|
Bu Yurt Gezimizde Aksakal olan Ceyhan İNALTONG’ un bu türkü
için “sürrealist
bir türkü” demesini, yemek sonrasında çaylar içilirken türküyü satır
satır analiz ederek açıklıyor ve duyduklarımıza gülümsüyoruz.
-mandanın
söğüt dalına yuva yapmasını
-bir
sineğin manda yavrusunu nasıl kaptığını
-koca
öküzün bir torbadan nasıl düştüğünü
Anlatıp, söyleyip, dinleyip, oynayıp gülümsüyor,
eğleniyoruz.
Bizi böylesi gülümseten Zehra BİLİR Hanım’ a ve bu
sürrealist türküyü yakan o meçhul, ama akıl dolu kişiye şükranlarımızı
sunuyoruz.
Yorgun ve uykusuz daha fazla kalamıyoruz.
MERAKLISINA
KARA ÇORBA YAPIMI
Bir tavuk haşlanmak üzere tencereye konulur bir bütün soğan, bir tutam tuz ve
bir çay kaşığı karabiber ilave edilerek haşlanır ve tavuk suyu kara çorba
yapmak üzere ayrılır.
8 KİŞİLİK KARA ÇORBA
2 litre haşlanmış tavuktan alınan tavuk suyu kaynarken bir çorba
kaşığı kızamık ekşisi katılır ve karıştırılır. 2 çorba kaşığı un 2 bardak soğuk
su ile karıştırılır ve kaynayan çorbaya eklenir. Çorba 5 dakika pişirilir.
100-150
gr tavuk eti küçük parçacıklar haline getirilerek 100gr tereyağında 1çay kaşığı
karabiber ve bir tutam tuz ilave edilerek 1 dakika kızartılır. Pişen
çorbaya tavuk eti ilave edilir. 8 Kişilik kara çorbamız servise hazırdır.
KIZAMIK EKŞİSİ
Kara çorbanın ham maddesi olan kızamık ekşisinin
yapımı; Kızamık meyvesinden (Berberis vulgaris) kızamıklar salkım halinde
toplanır. Toplanın salkım halindeki kızamıklar haşlanır. Haşlanan yumuşamış
kızamıklar ezilerek elekten süzülür. Kızamık sıvısı koyu kıvama gelene kadar
kaynatılır. Kızamık ekşisi şimdi cam kavanozlarda saklanmaktadır.
Marmelat şeklinde kara çorba ekşisi kullanıma hazırdır.
AZDAVAY ÇATAK KANYONU
Ertesi gün, 16 Eylül, Pazar günü erkenden oteli terk
ederek, kanyonlar Yurt Gezimizin sonuncusuna ÇATAK KANYONU’ na doğru çıkıyoruz
yola.
Aklımızda Cide ve Şen Pazar dağ yolları kalıyor.
Aklımızda Valla Kanyonu için kanyonun karşı köylerinden
KERTE Köyü’ nde yeni yapılan ve kanyonun tam ortasında olduğu söylenen KERTE
SEYİR TERASI kalıyor.
Pınarbaşı – Azdavay arası çok yakın.
Mermer ocakları bu yolu çoktan işgal etmişler.
Azdavay şehir merkezine girmeden sola ayrılan yoldan Çatak
Kanyonu girişine doğru ilerliyoruz.
Sözde engellilerin de onlar için özel olarak yapılmış ve
çok yüksek fonlar ve ödenekler ayrılmış tahta döşeli yol hala bitmemiş.
Çatak Kanyonu Cam Teras için açılan orman yolu bizi cam
terasa kadar götürüyor.
Heyecanla çıkıyoruz cam terasa.
![]() |
Azdavay – Çatak Kanyonu Cam Teras
|
Cam teras yeni yapılmış ve zemine döşeli cam henüz
aşınmamış ve kristal gibi, yüzlerce metre altımızdaki kanyonu berrak bir
şekilde görebiliyoruz.
Uzun uzun seyrediyoruz etrafımızı, doğayı, kanyonun
karşısındaki mor dağları.
İnsan büyüleniyor.
Cam terasın önünde bulunan tahta platformda Eylül ayında
doğanlara kitaplar hediye ediyoruz.
Araçlarla geldiğimiz cam terastan yürüyerek dönüyoruz.
“Bir de ayı göreydik”, diyen Ayşegül Hanım’ ın sözleri ile
yürüyüşün sonuna geliyoruz.
Azdavay şehir merkezine gelerek, yol için, öğle yemeği için
kumanya alıyoruz.
AZDAVAY – BALLI DAĞ - DADAY – ARAÇ
Kastamonu ilçeleri birbirine çok yakın mesafelerde
kurulmuş.
Azdavay’dan sonra yolumuzda Daday var.
Daday’ a gitmek için Ballı Dağ’ı aşmamız gerekiyor.
Bizden başka yolda kimseler yok, ne bizi sollayıp geçen ne
de karşıdan gelen var.
Orman yolu o kadar güzel ve ıssız ki.
Ballı Dağ geçidini geçip Daday’ a doğru inişe geçtiğimiz
bir yerde, yolun sağındaki bir pınar başında öğle yemek molası veriyor ve
kumanyalarımızı çıkarıp yiyoruz.
Daday’ a varmadan ormanın içine kurulu dev bir yapıyı fark
ediyoruz.
Burası bir zamanlar Türkiye’ nin en büyük
sanatoryumlarından, fırsat, olanak ve torpil buldukça Rıfat ILGAZ’ ın bin bir
rica ile kalıp tedavi olduğu Ballı Dağ Sanatoryumu.
Sanatoryum yıllardır boş ve kendi halinde çürümeye
bırakılmış durumda, yazık.
Daday’ a vardığımızda etli ekmek yeriz, diyorduk, ama
şarbon vakası bize geri adım attırıyor.
Perran
DİNÇER Hanım için Daday’ da kısa bir mola veriyoruz.
Perran Hanım araçtan inerek Ziraat Bankası’nın üst
katındaki lojmanın, kendisinin doğduğu lojmanın fotoğrafını çekiyor.
Duygulu anlar yaşanıyor.
TAŞKÖPRÜ SARIMSAĞI
Kastamonu’ ya gelip de hiçbir şey almadan gitseniz, sorun
olmaz, dert olmaz.
Ama ille de Taşköprü Sarımsağı almadan giderseniz ayıp
olur, aklınız kalır.Biz de önceden alıp da araçlarda kokmasın, diye Taşköprü Sarımsağımızı Kastamonu’nun bu yurt gezimizdeki son ilçesi Araç’ tan almaya karar veriyoruz.
Araç’ ta çay ve ihtiyaç molası verdiğimizde herkes gidip
sarımsağını alıyor.
Kastamonu’dan alınacak başka şey var mı, diye sorarlarsa,
“var, pastırma”, diyebilirsiniz.
Kayseri pastırmasını Kastamonu pastırmasından ayıran ve
Kastamonu pastırmasına lezzet katan o dillere destan Taşköprü Sarımsağıdır.
O güzel kokusu ve aroması ile hangi yemeğe katılmaz, hangi
yemeğe yakışmaz ki Taşköprü Sarımasağı?![]() |
Taş Köprü Sarımsağı – Kız saçı gibi belik belik örülür
saplarından
|
ARAÇ – BAYRAMÖREN – KURŞUNLU
Araç’ tan ayrılıp Kurşunlu yönüne doğru yola çıkıyoruz.
Amacımız yıllardır görmek isteyip de bir türlü
göremediğimiz BAYRAMÖREN Köprüsü’nü görmek.
Yine ıssız ve sessiz ve daracık orman içi asfalt yollardan
geçiyoruz.
Nihayet bir zamanlar ilçe olan Bayramören Köyü’ne
varıyoruz.
Köy içine doğru giderken “Dalkoz” köyünden geçiyoruz.
Adına ne kadar da yakışan bir köy, yolun iki tarafında ulu
ceviz ağaçları sıralanmış.
Bayramören Köyü Köprüsü levhasını takip ederek Soğanlı
Deresi’nin üzerine kurulu kütüklerden yapılmış, üzere kiremit çatılı
köprüye ulaşıyoruz.
Köprünün kitabesi yok, ama 250 yıl önce yapıldığı tahmin
ediliyor.
Köprünün eski resimlerine baktığınızda 2002 yılında yeni
baştan yapılan bu köprünün eski o naif köprü ile hiç alakasının olmadığını
görüyor, üzülüyorsunuz duruma.
Ama olsun, eğer eski fotoğrafa hiç bakmazsanız, köprü bu
hali ile bile çok güzel ve sıra dışı bir köprü.
Köprüyü sıra dışı yapan, köprünün geçiş tabyasının
kütüklerden yapılmış olması ve üzerinin kırmızı kiremit çatı ile örtülü
olmasıdır.
Köprünün altından akan Soğanlı Deresi bu gezimiz boyunca
gördüğümüz en gür akan akarsu oluyor.
Bizim 2013 yılında yapmış olduğumuz Trakya Bölgesi Köprüler
Gezisi’ nden sonra gördüğümüz bu köprü, o gezimize bir zeyl oluyor.
Köprü araç trafiği için değil, sadece insan ve hayvanların
derenin öbür tarafına geçmeleri için yapılmış.
![]() |
Ne kadar sakin ve vakur adımlarla geçiyorlar
|
Bayramören Köprüsü’ ne benzer civarda başka köprülerin de
olduğunu öğreniyoruz.
Başka bir Yurt Gezimizin konusu “çatılı köprüler” olmak
üzere köprüden ayrılıyoruz.
AYIN KİTABI
Bu Yurt Gezimizden başlamak üzere her ay bir kitap
tanıtmayı düşünüyor ve o kitabı ayın kitabı olarak duyuracağız.
Kitabı okumak şart değil, ama tavsiyemiz olacak.
Bu ayın kitabı ise ORHAN KARAVELİ’ nin yazmış olduğu
bir biyografi çalışması olan kitap. Kitabın tanımını Çatak Kanyonu tahta
terasında yapıyoruz.
SAKALLI
CELAL
KIRMIZI
KEDİ YAYINLARI
Bu Yurt Gezimizin raporunu Sakallı Celal‘ in hep kimin
söylediği bir türlü bilinmeyen o güzel iki sözü ile bitirelim o halde.
Çokbilmişler için söylediği bir söz:
Bu kadar cahillik ancak tahsille
mümkündür.
Batı özentisi kibirli aydınlar için söylediği bir söz.
Türk aynı doğuya doğru seyreden bir
geminin güvertesinde batıya doğru giden bir aydındır.
TEŞEKKÜR
-Bu Yurt Gezimize katılanlara, katılamayanlara, dayanışma
içinde olanlara, katkı sağlayanlara, hep yanımızda hissettiklerimize,
-Kasamız Meral GÜRHAN’ a,
-Zehra BİLİR sunumu için Hülya RODOPLU’ ya,
-Hediyeleri alan Ümran KALAFAT’ a
-Zerrin AKBAYTUAN’ a,
-Kaptanlarımız Salim ve Mahmut’ a,
-Antep baklavası için Mustafa HOROZ’ a,
-Hep eğlendiren Dursun TİPİCİ’ ye,
-Her fırsatta çocuklarını Yurt Gezilerine getiren Mehtap
SERDAROĞLU ve İLHAN SERDAROĞLU’ na,
-Safranbolu TOKATLI Kanyonu’ na
-Yenice ŞEKER Kanyonu’ na,
-Yenice İNCEBACAKLAR Köyü’ ne,
-YENİCE Ormanları’ na
-Filyos Çayı’ na,
-Karabük işçi ve emekçisine,
-Pınarbaşı VALLA Kanyonu’ na,
-HORMA Kanyonu’ na,
-ILICA Şelalesi’ ne,
-KARA ÇORBA’ ya,
-KIZAMIK EKŞİSİ’ ne,
-Azdavay ÇATAK Kanyonu’ na,
-Ballı Dağ’ a,
-BAYRAMÖREN Köprüsü’ ne,
-TAŞKÖPRÜ Sarımsağına,
ZEHRA BİLİR’ e,
RIFAT ILGAZ’ a,
SAKALLI CELAL’ e,
Sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Muhabbetle,
Recep Babayiğit